yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,7399
EURO
36,5510
ALTIN
2.956,44
BIST
9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Hafif Yağmurlu
11°C
Yalova
11°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Çok Bulutlu
14°C
Cuma Parçalı Bulutlu
16°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
17°C

REFAH DEVLETİ ÜZERİNE

16.02.2023 12:27
0
A+
A-

Düşük vergi oranları ile refah devleti aynı yerde olabilir mi? Cevabınız muhtemelen ‘Hayır’ ve ‘Bu imkansız’ olacaktır. Ama petrol zengini ülkeler refah devletlerini düşük ve hatta sıfır vergi ile finanse edebiliyor. Peki ya fosil yakıt dışında vergi dışı gelir sağlayamaz mıyız, düşük vergiler ile refah devletini finanse edebilmek için? Gerçekten imkansız mı bu?

Kuzey Kore, vatandaşından vergi almayan tek ülke olduğu iddiasında. Bildiğiniz gibi bu ülke komünizmle yönetilmekte. Ama her nedense Koyu Kapitalist ülkeler, hatta bunlara vergi cennetleri de dahil; Kuzey Kore gibi ‘Hiç vergi almayan ülke’ olma çabasına dahi girmezler. Neoliberaller düşük vergileri sever ama sıfırlamayı nedense hiç düşünmez. Bana sorarsanız ülkeyi vergiden arındırmak veya en azından düşük vergi alarak finanse etmek için mutlaka sıkı bir Marksizm gerekmemektedir. Vergi dışı geliri artırmanın yolu nedir peki? Şunu da söyleyeyim ki karma ekonomideki sıkı regülasyon ve fazla bürokrasiye de iyi bakmıyorum. Bana sorarsanız vergi dışı gelirin en iyi kaynağı devletin gelir elde edebileceği işletmelere sahip olmasıdır. Böyle bir şeyin ayrıca vergi dışı gelir dışında da faydaları olabilir. Mesela komünizm tıkanmıştı ama kapitalizm de tıkandı. Phoebus Karteli gibi şeyler kuruldu mesela. Planlı eskitmeyi duymuşsunuzdur. Bazı şirketler icad ettiği şeyleri hemen değil sırayla ve yıllar sonra piyasaya sürüyor. Karları düşürmemesi adına bazı teknolojilerin önü kesiliyor. Ve daha pek çok şey saymak mümkün. Zengin ülkelerde yıllık %1-2 büyüme başarı olarak kabul ediliyor. Neden az gelişmiş ülkelerde görülebilen %10’luk büyümelerden umut kesildi? Devlete ait işletmeler böyle sıkıntıların da önüne geçebilir.

Piyasanın devletten de diğer herşeyden de daha güçlü ve kudretli olduğu bir çağdayız ve bu durumun zararlarını gördükten sonra devlet mefhumunun o kadar da kötü birşey olmayabileceği noktasına geldim. Günümüz dünya düzeni, dinin ve devletin gücüne karşı çıkarak iktidara geldi ve bunun yarattığı güç boşluğunda da sermaye sahipleri sonunda diğer bütün güçlerden çok daha güçlü ve rakipsiz bir noktaya ulaştı. Dünyada dinlere, dindarlığa ve dindarlara karşı ciddi bir savaş var. Devlet ise yokedilmedi ama global plütokrasinin maşasına dönüştürüldü. Kuvvetler ayrılığı, seçimle gelen seçimle gider, güçlü medya, güçlü yargı gibi değer verilen kavramlar, aslında piyasanın devletten daha güçlü olmasını sağlayan şeylerdir. Günümüzdeki dünya düzeninin adı plütokrasidir. Global plütokratlar için çok yüksek vergiler ödemek, devlet veya hayır kurumları gibi başka bir gücün piyasada kendisine rakip olmasından çok daha kabul edilebilirdir. Avrupa’nın sosyal devletleri de vergi ile finanse edilir ve dolayısıyla vergiler oralarda epey yüksektir. Refah devleti iyi birşey. Ancak vergilerin düşük olmasının sadece zenginler için değil aynı zamanda sıradan insanlar için de çok avantajı var. Kapitalizm’in Adam Smith ve Ayn Rand gibi teorisyenleri var. Günümüzdeki dünyayı kuranlar o görüşlerden çok etkilendiler. Ama günümüz dünyası onların anlattığından olumsuz anlamda çok farklı; tıpkı komünist deneyimlerin Marksizm’in teorisinden oldukça farklı olması gibi. Teoride ekonomiye devlet müdahalesine çok karşı olan çevreler, pratikte devletin piyasaya kendi lehlerine müdahalelerinden hiç de rahatsız değiller. 2008 krizinde ABD’de ‘Batmak için fazla büyük’ sloganı atılarak kurtarılan şirketleri hatırlayın! Sıradan insanlardan aldıkları vergi parasıyla yapıldı bu devasa operasyonlar.

Global plütokrasi, 1929 Krizi yıllarında komünizmin iktidara gelmesini önlemek için Hitler ve Mussolini gibi faşistleri destekledi; sonra da 2. Dünya Savaşında onları devirebilmek için kapitalizmin can düşmanı olan Stalin‘e çok cömert bağışlarda bulundu. Ve savaş sonunda da kapitalist ülkelerde hem Komünizmi hem de Faşizmi engellemek için Keynesçi ve Sosyal Demokrat düzenler kuruldu. Hippilik, Feminizm, Nükleer karşıtlığı, Çevrecilik gibi bir yöne yönlendirilerek, batı bloğu sol’unun ekonomik tarafı yokedilince; Pinochet, Deng Xiaoping, Thatcher, Reagan, 2. Jean Paul ve Gorbachev gibi liderlerle de Neoliberalizm dönemi başladı. Global plütokrasiye direnecek Saddam ve Kaddafi gibi son liderler de devrildi. Dediğim gibi Kapitalizm de Komünizm de teoride çok güzelken pratikte bir kabusa dönüşüyor. Mesele aslında plütokratların global anlamda rakipsiz hale gelmiş olması. ABD’de vergilerin olabildiğince düşük, hatta mümkünse sıfır olmasını isteyen aktivist ve aydınlar var. Ama dünyanın geri kalanında bu pek yok. Bir söz var ‘fakirler için kapitalizm, zenginler için sosyalizm’ diye. Sıradan insanlar plütokrasinin çarkları altında çiğnenirken plütokratlar ve şirketleri sosyalist ve sosyal demokrat ülkelerde sıradan insanlara verilen refah uygulamalarına erişebiliyorlar; buna da ‘şirket refahı’ adı veriliyor. Gene ‘Batmak için fazla büyük’ sloganına geldik.

Mesele Global plütokrasi! Aslında Anarko-Kapitalizm diye birşey var; ‘Devletler olmasın sadece kapitalizm olsun’ diyor. Ama global plütokrasi için ulus devletleri maşa olarak kullanmak daha güzel geliyor ki bu sisteme geçmek istemiyorlar. Bana sorarsanız global plütokrasiyi alt etmek için; devletler de, dinler de, sendikalar da, plütokrasi dışındaki her sosyal sınıf da desteklenmeli ve aralarındaki ihtilaflar geçici süreliğine de olsa söndürülmeli. Bir de şu var ki global plütokrasi, milletleri birbirine karşı kışkırtıyor! Dünya halklarının birbirine düşman olması sayesinde klasik ‘böl ve yönet’ taktiği ile bütün dünyayı avucunun içinde tutuyor. İnsanoğlu kabileci eğilimlere çok açık bir canlıdır. Ama bahsettiğimiz örnekte kabilecilik bütün dünyanın sıradan insanlarının aleyhine çalışan bir mekanizmaya dönüşüyor!

En önce kendimizi aydınlatmalıyız! Sormalıyız sorgulamalıyız! Aslında 8 milyar aynı gemideyiz! Neyi ne için yapıyoruz? Düşünmeliyiz! Kandırılmadığımızdan emin miyiz?

Sakin ve sabırlı olun! Ve kararınızı verin!

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.