EN SAĞLAM DUYGU: DOSTLUK
İnsan duygu, düşünce ve davranış gibi temel öğeler ile hayatını sürdürür. Genel anlamda 6 duygunun (öfke, mutluluk, korku, tiksinme, şaşkınlık ve üzüntü) varlığı ile düşünce ve davranışlar ortaya konulur. Ancak düşünce ve davranışların da duygular üzerinde etkisi vardır. Düşünce tarihinin en önemli filozoflarından kabul edilen Aristo duygu çeşitlerinin on üç olduğunu söyler. Bunlar: Korku, güven, , utanç, utanmazlık, acıma, nezaket, öfke, dostluk, sakinlik, düşmanlık, kıskançlık, öykünme ve hor görmedir. Duyguların ahlak ve erdem ile güçlü bir bağı olduğunu da dile getiren Aristo bize duygu kontrolünün önemini öğretmektedir aynı zamanda.
Dostluk duygusunun önemini de yer vermiş olan büyük düşünür erdemli kişinin dostluk duygusuyla hareket etmesi gerektiğini ortaya koyar. Sosyal bir varlık olan insanın dostsuz yaşayamayacağını bunun onun için aslı bir ihtiyaç olduğunu ifade eder. Hakiki dostları olan ve kendisi de bu sıfatı taşıyan kimsenin toplumun varlığı için de olumlu ve destekleyici bir yönü bulunmaktadır. Çünkü böyle bireyler güvenilir olur ve kendisi de hayata güvenle yaklaşır. Yani pozitif, fedakâr, saygılı, yapıcı ve üretken bir insandır. Burada en önemlisi güvendir. Çünkü dostluk duygusu en çok güven duygusuna dayanarak ikame edilir.
Dostluğun, toplum olarak içimizden sinsice ve yavaş yavaş çekilen bir duygu haline geldiğini söyleyebiliriz. Çünkü hem toplumun en küçük yapı taşı olan ailede hem de sokakta ciddi bir güvensizlik duygusu hâkim olmaya başlamıştır. Kan bağı taşıyan iki insanın birbirine güven duymaması ciddi anlamda hayatın kıymetini düşürmektedir. Özellikte bu yuvaların sıcak dokusuna zarar veriyorsa o toplumda ciddi erozyonlar oluşacak demektir. Merhamet duygusu zedelenecek demektir. Yüce Rabbimiz kelamında bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Tevbe 71)
Mü’minler birbirlerine dostane yaklaşırlar. Birbirlerinin iyiliğini düşünürler. Komşusuna dostça yaklaşır. Aç komşum var mı diye dert edinir. Arkadaşına dostluk ilkesiyle yaklaşır. İyi gününde kötü gününde hep yanında olur ona asla ihanet etmez. Onun en önemli destekçisi olur. Ancak tabi ki doğruluk ve hakikat yolunda. Yoksa yanlışın, kötünün ve haramın eşlik ettiği dostluk kişiyi sadece kayba götürür. Birbirine hakkı tavsiye etmeyen iki insanın ilişkisinde dostluğun var olduğunu söylemek külliyyen yalandır. Çünkü dostluk erdemler üzerine kurulmalıdır.
Dinimizin ısrarla üzerinde durduğu bir hakikatin burada altını çizmek gerekir. Allah Rasulü (s.a.v.) bir hadisinde: “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 19) diye buyurmuştur. Bu bize dostluk, arkadaşlık ve yarenlik ilişkisinde ne kadar hassas davranmamız gerektiğini göstermektedir. Bu konu üzerinde düşünülmesi, emek sarf edilmesi, dert edinilmesi gereken bir meseledir. Çünkü dinimiz ile alakalı bir yönü söz konusudur. Alelade bir mesai gözüyle bakılmamalı. Dost seçimi ve sonrasında yürütülen ilişki hususunda mü’minin sorumlulukları olduğuna işaret etmektedir.
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususa rehberlik edecek şu benzetmeyi de yapmıştır: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146)
Ramazan hürmetine dostluk noktasında yardım talep edelim. Kalplerimizi ve arkadaşlık içerisinde olduğumuz kimseleri şöyle bir yoklayalım. Dostlarımızın ahvaline bir bakalım. Onları doğruya hakikate davet edelim. Onlara gül bahçesinin yollarını gösterelim. Kendimiz de misk taşıyan kimselerden olmaya çalışalım.