
Haziran ayının ya yirmisiydi ya da yirmi biri…
Din Kültürü öğretmenleri İmam Hatip Lisesi’nde yılsonu seminerindeydi. Kırka yakın öğretmen seminer programına uygun çalışma yapıyorduk. Fakat yaklaşık on kişilik bir grup seminer konusuyla ilgilenmiyor, Kuran-ı Kerim’i açmışlar Fetih Suresi okuyorlardı. Hepsinin fetö tarikatına bağlı olduğu biliniyordu. Onların aralıksız Fetih suresini okuması dikkatimi çekti. Yanımda oturan bir arkadaşıma herkesin duyacağı şekilde “Galiba bunlar Tayyip Erdoğan ölsün” diye dua ediyorlar dedim. Sonra da “Bunların efendisi ABD’de domuz postunda oturup dini fetvalar veriyor, hepsi de sorgusuz biat ediyorlar” sözümü ilave ettim. En arkadan biri ayağa dikildi, ellerini yumruk yapıp sırasının üstüne koydu. Kabadayı edasıyla “Efendimiz hakkında ileri geri konuşamazsınız” sözleriyle bana bozuk attı. Araya girmeseler yumruklaşacaktık.
Meğer Türkiye’yi fethetme duası okuyorlarmış. Belli ki 15 Temmuz kalkışmasından haberdarlar. Hani bazıları “15 Temmuz bir tiyatrodur” diyor ya! Yok, öyle değil. Ayakçı takımı inanmış ki Türkiye’yi fethetme amaçlarının gerçeğe dönüşmesi için nefes almadan Fetih suresi okuyorlardı.
Nitekim 15 Temmuz kalkışması oldu.
Allah onların dualarını kabul etmedi. Bana kabadayılık taslayan kişi Yalova’daki öğretmenlerin imamı çıkmış. Meğer ben fetönün imamına posta koymuşum.
Asla içime sinmeyen durum ise bir ilahiyatçının fetöcü olmasıdır. Eşyanın tabiatına aykırı bir durum olsa da bu memlekette böyle olağanüstü halleri yaşamış olduk.
Fetöcülerin geçmişte Sızıntı diye bir dergileri vardı. Hep sorgulardım, “Bunlar nereye sızmak istiyor? diye… Direk olarak devletin en mahrem kadrolarına sızmışlar. İcra ettikleri öyle bir sızmaydı ki, bu kez devlet kaptırdığı makam kuvveti kademelerini geri almak için fetönün içine sızmak zorunda kaldı.
15 Temmuz kalkışması böylece bertaraf edildi. Örgüt çöktü ama örgütün tüm bağlı üyeleri günlük hayatımızın içinde kaldı. “Assan asılmaz, kessen kesilmez” misali…
28 Şubat’ı ben askeri darbe zannediyordum. Meğerse fetöye yol verme organizasyonuymuş. 2011 yılında Yalova’da Ticaret Odası seçimlerine müdahale edip sermayeyi yönetme heveslerine şahit olunca fetöcülerin, olağanüstü bir güce ulaştıklarını fark ettim. Yine bu köşemde bunların devleti ele geçirmek üzere olduklarını yazdım. Yazdım ama peş peşe uyarılar da aldım.
15 Temmuz’un tam senesi gününde Yalova Üniversitesi öncülüğünde bir panel düzenlendi. Vali hanımın ısrarı üzerine beni de konuşmacı yazdılar. Son konuşmacıydım ve olan biten her şeyi evirip çevirmeden anlattım. Konuşmamı da 15 Temmuz şiirimle sonlandırdım. Orada “Bedavadan akademisyen olanların devletten aldıkları her kuruşları haramdır, bunlardan memlekete fayda da gelmez” dedim. O gündür bugündür Yalova Üniversitesi’yle aramdaki soğukluk kaybolmadı. Yanlış bir şey mi söyledim?
Ardan iki yıl geçti. Bir öğrencimle karşılaştım. “Hangi üniversiteyi kazandın?” Diye sordum. Sormaz olaydım. Öğrencim bana dedi ki: “Hocam, ailem beni dişinden tırnağından artırdığı üç beş kuruşla dershaneye gönderdi. Sınavı kazanmak için gençliğimin bu en güzel çağında ders çalışacağım diye uyku uyumadım. Gezmedim, eğlenmedim. Fetöcüler soruları çalmış ve bizim önümüze geçmişler. Benim bu hakkım ne olacak? Bunlar dindar insan olabilir mi? Dine ve dindarlığa bakış açım değişti. Siz din dersi öğretmenisiniz. Üzmek istemem ama yaşadığımız bu haksızlığın telafisi var mıdır?”
Ben bu öğrencime ne diyebilirdim ki!
Bu alçaklar, Türk gençliğinin tam 50 yılını çaldılar. Onca basiretsiz, meymenetsiz, yeteneksiz, liyakatsiz insan müsveddeleri devlet koltuklarında yer tuttular. Çalınmış sorularla üniversiteyi kazananlar ve devlet memuru olanlardan ülkemize ne hayır gelir? Bu hırsızları içimizden ayıklama şansımız var mı? Ortalama 35 yıl çalışma hayatları olsa, bunlar 40 yıldan önce içimizden çıkmazlar. 40 yaş üstü olanlar da fetöcüsüz bir devlet kademesi görme şansına sahip olamayacaktır.
Düşünsenize!!!
Çalınmış sorularla hâkim olanlar adaleti sağlayacaklar!!!
Öğretmen olup dürüstlüğü anlatacaklar!!!
İmamlık yapıp dini öğretecekler!!!
Vallahi insanın midesi bu kadarını kaldırmıyor.
Evet, devletimizi seviyoruz. Lakin devlet, devlet terbiyesinden yoksun insanların eline geçtiyse ne olacak?
Devletin işine de akıl sır ermiyor.
Bir tarikatın boyunduruğundan kurtulmak için adeta istiklal harbi yaşadı.
Şimdi başka tarikatlarla iş tutuyor.
Bir ömür bunlarla mücadele ettim. Ettim de ne oldu? Onlar hep amir bizler hep memur olarak yaşadık. Öyle utanmazlar ki şimdi bile her koltuğa onlar talip. Halihazırda sahne kripto fetöcülerin kontrolündedir.
Paralel Devlet Yapısı’yla ilgili en çok merak ettiğim, 15 Temmuz sonrası Yalova valisi olarak kimi düşünüyorlardı? Ve kuracakları hükümet kabinesinde hangi isimler vardı?
Fetöcüler, önceki geçmişlerinde Sultan Abdülhamid’e de saldırdılar, Atatürk’e de…
Necmettin Erbakan’a dünyada cehennemi yaşattılar…
Solda sağda birçok siyasiye iftiralar atıp makam mevkilerinden ettiler.
En sonunda da Tayyip Erdoğan duvarına tosladılar.
Yaşadığımız bu olumsuz durum ümit ediyorum ki aziz milletimize ders olmuştur.


