Bu haftaki köşe yazımın konusunu tahmin etmek zor olmamalı, tabii ki büyük bir onur ile Mustafa Kemal Atatürk’e ayırmak istedim.
Kuru kuruya anmak ya da sosyal medya kalemşörü olmak ile olmayacağını anlamış olduğumuzu düşünüyorum. Ben anmak değil, anlamak ve O’nun bıraktığı yerden daha ileriye gitmek ile O’nu yücelteceğimizi düşünüyorum ve daha neler neler düşünüyorum ama yazamıyorum.
Biz ülkece kahramanları ve insanları yüceltmeyi severiz. Sizinle, popüler kültürün ve sosyal medyanın yaygınlaşması ile daha çok artan kahraman yaratma sevdamızın çok ötesine gideceğiz. Televizyonun bile olmadığı zamanlardan telgraf ile haberleşildiği zamanlardan öyle bir zaman ki dünya yanıyor, herkes savaşıyor. Her devletin varlığını ispat çabasında olduğu ve sınırlar yeniden çiziliyor olduğu zamanlardan bahsediyorum. İşte öyle bir zaman ki bir kahraman çıkıyor ve “Coğrafya kaderdir, etrafımız hain dolu, düşmanımızda çok o yüzden ne haliniz varsa görün” demiyor. Bir kahraman ki; her cepheye gidiyor ve her cepheden zafer ile çıkıyor. Öyle bir kahraman ki; sadece askerlerini değil tüm halkı bu savaştan zaferle çıkılacağına inandırıyor. Öyle bir kahraman ki; arkasında ölüme koşan insanların aç ve susuz olduğunu, top ve tüfeksiz olduğunu bildiği halde iman dolu göğsüm gibi serhatlerinin olduğunun farkında. Ve öyle bir kahraman ki; “Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum“ diyor ve o gün Çanakkale, kurşunların havada birbirini vurduğu ve eşine rastlanmayan bir taarruza sahne oluyor. İşte öyle bir inanç ve vatan sevdası…
Savaş bizim için zaferle ile biterken diğer ülkeler için şok bir sonuç oluyor ve işte asıl savaş o zaman başlıyor; cehalet!
O öyle bir kahraman ki; 57 yıllık yaşamına 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke, binlerce fabrika, milyonlarca özgür insan, 1 Cumhuriyet sığdırıyor. Köy enstitüleriyle tüm ülkede eğitim seferberliği başlatıyor. 1929 yılında 600 bin kişi okuryazar olarak kayıtlara geçerken o sayı 1 yıl içinde 1,5 milyon kişiye ulaşır. Kadınları eğitiliyor ve yetiştiriliyor onlarda tüm ülkede çiçek misali açıyor, vatan güzelleşiyor.
Ama işte o cehalet ve zihniyet yine karanlık gölgelerde ve maalesef her seferinde sinsice bir yerlerde bekliyor. 86 yıldır konuşmayan bir kahramanı yenmeye çalışıyorlar ama yine yeniden kaybediyorlar.
Neyse yine çok uzatıyorum ki kahramanlıklara sayfalar ayıracakken, zavallı zihniyetlere harf bile harcamak istemiyorum.
101 yıllık Cumhuriyet döneminde güzel vatanım için gazi olan ve şehadet şerbeti içen tüm yiğitlerimizden Allah razı olsun inşallah.
“Vatan sevgisi imandandır” sözünü şiar eyleyen ve vefa ve minnet duygusuna sahip olan, vatanını seven tüm Türk halkına selamlarımı sunuyorum. Vefa duygusu ile 101 yaşındaki Cumhuriyet’e sahip çıkan bizi kurtaran Atamıza saygı ve muhabbet besleyen herkese saygılarımı sunuyorum.
Özgür olmayan toplumların nasıl yaşadığını gören, vatansız yaftasıyla yaşamak zorunda kalan insanlardan olmadığımız için her güne şükür ile uyanan insanlara selam olsun…
Haftaya görüşmek üzere…