Bunca iddia var ortada ve bilimadamları doyurucu bir cevap vermiyor; onların istediği şey bizim onlara kelimenin tam anlamıyla iman etmemiz. Kendilerinin sorgulanmasını istemiyorlar. Halbuki bilim sorgu sual’i önemsemiyor muydu? Bugünlere sorgulayarak ve sorgulamayı yücelterek gelmedi mi bilim?
Basit bir örnek vereyim: Bir makalede mesela bir değer 360, başka bir makalede ise aynı değer 260! Onlara sorduğumuzda ‘Bizim yayınladıklarımız doğru, öbürleri bilgi kirliliği’ diyorlar. Ama kanıt sorduğumuzda cevap almak yerine bilim karşıtlığıyla suçlanıyoruz. CERN veya başka bir mühim laboratuvara elimizi kolumuzu sallayarak girebilir miyiz? Hayır! Ne yaptıklarını nereden bileceğiz? Sigaranın ciğerleri kararttığı söylenir. Bunu kanıtlamanın tek yolu açık ameliyattır ama bu da rastgele yapılabilecek birşey değil. ‘Gözümle görmediğime inanmam’ düşüncesi bilim felsefesini çok etkilemiştir ama gözümüzle görmediğimize inanmamız bekleniyor şu anda; sanki engizisyon geri döndü. Başka doktorlar da sigaranın ciğerleri kararttığı yalandır diyor. Ama karartmıyor diyen doktorun yalancı, karartıyor diyen doktorun sahici olduğuna dair en ufak bir kanıt yok. Beyana güvenmekten başka seçenek yok ama neden kanıtsız bir beyana güvenelim ki? İlaç, GDO, Enerji gibi pek çok alanda yolsuzluk iddiaları dolanıyor. İklim değişimi iddiaları konusunda hem Climategate hem de Denialgate gibi iki taraf hakkında da belgelenmiş skandal mevcuttur. Modern fizik konusunda da pek çok muhalif görüş mevcuttur: Aether vardır diyenler, Zaman Yolculuğu yoktur diyenler ve uyduların saatleri özellikle geri bırakılıyor diyenler, enerjinin korunumu kanunu ile ilgili farklı düşünenler… Ama düzen fizikçilerinin tek anlattığı şey deyim yerindeyse hurafeler! Kanıt yok, delil yok, hiçbirşey yok… Ezberlerin üstüne yeni ezberler konuluyor. Ya da düzenin Determinist Fizik, Düzen Genetiği ve Darwin ısrarı neden? Aslında tarih bize anlatıyor: Gelmiş geçmiş bütün düzenler kaderciliği çok sevmiştir. Bu saydıklarım kadercilik değilse ne? Lysenko’nun başarıları neden inkar ediliyor? Veya Snezhevsky’nin? Hadi Lysenko’nun eli kana bulandı; Snezhevsky tam aksine pekçok muhalifin hayatını kurtarmıştı. Zaten psikoloji ve psikiyatri hiçbir zaman resmi ideolojiden bağımsız olamamıştır; bugün de özellikle misandristler bu ilme kendi ideolojileri doğrultusunda bilimsellikle alakası olmayan ayarlar çekiyorlar. Kaldı ki bir bilimadamının karanlık yönleri olması başarılı olduğunun inkarına sebeb olmamalıdır; Nitekim bir savaş suçlusu olan Fritz Haber’in icad ettiği prosesle üretilen suni gübre sayesinde milyarlarca insanın karnı doyuyor; başka türlü yüksek volümde gıda üretimi çok daha zor olurdu; üstelik uzaya çıktığımızda göktaşlarının kimyasal yapısı dünyamızdaki topraktan farklı olacağı için kimyasal ayarlar olmazsa olmaz olacaktır.
Neden düşünülmez ve sorgulanmaz? Kapitalizm bizi bugüne getirdi ama buraya kadar. Günümüzde kapitalizm, aksine ilerlemenin ve gelişmenin önünde bir engele dönüştü. Eskiden 15 yıl kullanılabilen cep telefonu şimdi 2 yılda bir değiştirilmek zorunda. Üstelik kapitalizmin reklamlarına kapılmasanız bile sonunda kullanılmaz hale geliyorlar. Şu anda ChatGPT ve Bard gibi şeylerin çağına geldik. Ama teknoloji devleri hakkında da bazı görüşler belirtiliyor. ‘Nasıl bir çağa geldik’ sorusu sizin de aklınızı kurcalamıyor mu? Aslında çok daha müreffeh bir dünyada yaşayabiliriz eğer kullanılamayan teknolojileri de kullanmaya başlarsak. Ama bağnazlıklar, ama karlar, ama sırlar… Biz sonuçta hala aynı yerdeyiz. Özellikle batı ülkelerinin sıradan insanlarının ekonomik durumu zorlaştı ve bunun o ülkelerin insanlarında kızgınlık yaratması elbette ki şaşırtıcı değil. Bilim, idealizmini kaybetti. Zaten şu anda bilim trilyon dolarlık birilerinin elinde. Tabi trilyon dolarlık adam da bilimadamlarına istediğini yaptırabiliyor ve istediğini sansürleyebiliyor. Büyük üniversiteler de onların elinde. Dünya üniversiteleri özgür düşünceli değil kapalı görüşlü talebeler yetiştiriyor. Zaten özgür düşünen insana da öyle bir yerde yer olmuyor. Halbuki sanayi devriminden öncesine kıyasla çok daha müreffeh olan dünya ekonomisinin durumunu bugüne getiren şey inovasyonlar olmuştur. Osmanlı’da da yazıcılar matbaa’nın gelmesine çok karşıydı. Bunun dışında mesela teknolojik aygıtları kullanmak, özellikle yaşlılar için epey zor. Peki neden kimse teknolojik aygıtların kolay kullanılabilen versiyonlarını yapmıyor? Hatta bu tarz araç gereçler vasıfsız işgücünün vasıflıların yapabildiği işleri de yapabilmesini sağlayabilir. Ama onun yerine çok zor kullanılabilen araç gereçleri öğrenmek için inanılmaz bir emek vermek gerekiyor. Özellikle bazı yazılımların kolay kullanılabilenleri yapılabilirse mesela hayal gücü ve yaratıcılığı yüksek ancak teknolojiden pek anlamayan insanlar neler neler üretebilir. Çıkarlar, çıkarlar ve gene çıkarlar… Ortada trilyon dolar varken insanın nefsine hakim olabilmesi, hiç de kolay bir şey değildir. Her yer birbirine çıkarlar ile bağlı! Hastanede kanser veya diyaliz bölümünü ziyaret edin; kim onları böyle bir şeyi çekmek zorunda bıraktı? Aslında teknolojimiz artık var. Ama kullanamıyoruz! Çünkü birilerinin çıkarları giriyor devreye! Daha neler neler var böyle… Ve ayrıca şu da var ki 100 yıl önce yapılamayan pek çok şey günümüzde yapılabiliyor. 300 yıl önce ise elektrik bile yoktu. Kim bilir gelecekte daha neler olacak… Ama en önce hayal edebilmek gerekir!
Umarım neden günümüz bilimine ve bilimadamlarına güvenmediğimi anlatabilmişimdir. Yobazlıktan ve bağnazlıktan şikayet eden günümüz bilimi artık uğruna bedel ödedikleri kendi ilkelerini ve değerlerini çiğner hale geldi.