yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,5252
EURO
36,4381
ALTIN
2.961,06
BIST
9.139,73
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Parçalı Bulutlu
20°C
Yalova
20°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
9°C
Pazartesi Az Bulutlu
10°C

OKUYABİLECEĞİMİZDEN FAZLA KİTAP ALMAK

16.09.2024 16:54
0
A+
A-

Kitap almayı çok seviyorum ama alma hızım, okuma hızımın çok üzerinde. Açıkçası, reel yaşamda zorda kalmamak, açık vermemek gibi gerekçelerle ve de yaşamın sıkıntılarının etkisi nedeniyle, kitapların dünyasında kaybolmaya fazla vakit de ayıramıyorum. Yaşamlarımızda gütmeye çalıştığımız koyunların biri sağa, biri sola kaçarken, diğerleri de kimbilir nerelere gitmeye çalışırken, gözümü onların üzerinden ayırmayı biraz riskli görüyorum, doğacak yaşamsal faturalardan ürküyorum galiba. Bu biraz da benim gibi, bir şeylerle ilgilenirken diğer şeyleri tümüyle unutan kişiler için geçerli sanıyorum. Yani kitap okumaya oturduğunuzda kendinizi kaybetmiyorsanız, yaşamın reel konuları aklınızdan uçup gitmiyorsa, bu durumda daha rahat bir okuyucusunuzdur ve daha çok okuyabilme olanağınız vardır…

Çok kitap alıp az kitap okuyabilmek, evde bir ‘okunmayı bekleyen kitaplar’ yığınına yol açıyor, bu da bir çeşit vicdan azabına… Geçenlerde Umberto Eco‘nun yazdıklarını görünce, ruhumda bu konuda bir rahatlama hissettim. 50.000 kitabı bulunan Umberto Eco, ev kütüphaneleri hakkında şunları söylemiş:

Satın aldığınız tüm kitapları okumak zorunda olduğunuzu düşünmek aptallıktır, tıpkı okuyabileceklerinden daha fazla kitap satın alan kişileri eleştirmek gibi. Bu, yenilerini satın almadan önce satın aldığınız tüm çatal bıçak takımlarını, bardakları, tornavidaları veya matkap uçlarını kullanmanız gerektiğini söylemek gibi bir şey olurdu. Örneğin, kitapları ilaç olarak düşünürsek, evde birkaç tane olmaktansa birçok kitap bulundurmanın iyi olduğunu anlarız: Kendinizi daha iyi hissetmek istediğinizde, ‘ilaç dolabına’ gider ve bir kitap seçersiniz. Rastgele bir kitap değil, o an için doğru olan kitabı. Bu yüzden her zaman bir beslenme seçeneğiniz olmalı! Sadece bir kitap satın alıp , yalnızca onu okuyup ve sonra da ondan kurtulanlar tüketici zihniyetini kitaplara uygulayanlardır, yani onları bir tüketici ürünü, bir mal olarak görürler. Gerçekten sevenler için ise bir kitap, her şey olabilir ama asla bir meta olamaz.”

Durmadan yeni kitaplar alan benim gibi insanlar için çok rahatlatıcı bir yorum. Üstelik, kitabını başkasına veremeyenleri de (yine benim gibi) kötü hissetmekten kurtaran bir cümle de var yukarıda; okuduğu kitabı vermeyi de, ‘tüketici zihniyetin’ bir yansıması olarak görüp, olumsuzluyor Umberto Eco. Bu da onun sözlerinin diğer bir iç ferahlatıcı yanı…

*****

NassimNicholasTaleb çok satan ‘Siyah Kuğu: Hiç Akla Gelmeyenin Etkisi’ isimli kitabında, düşünür ve yazar Umberto Eco’nun kütüphanesinden şöyle bahsediyor:

“Yazar Umberto Eco ansiklopedik bilgiye sahip, sezgileri son derece kuvvetli ve hiç de sıkıcı olmayan akademisyenlerin oluşturduğu küçük bir gruba mensuptur. Muazzam bir özel kütüphanesi vardır ve gelen ziyaretçileri iki sınıfa ayırır: “Vay canına! SinyoreprofessoredottoreEco, ne muhteşem bir kütüphaneniz var! Bu kitaplardan kaç tanesini okudunuz?” tarzında bir tepki verenler ve -çok küçük bir azınlık da olsa da- özel bir kütüphanenin kişinin egosunu körükleyen bir uzantısı değil, bir araştırma aracı olduğunu anlayabilmiş olanlar. Okunmuş kitaplar, okunmamışlardan daha az değerlidir. Kütüphaneniz, mali imkanlar elverdiği ölçüde “bilmedikleriniz”i içermelidir. Yaşınız ilerledikçe edindiğiniz bilgiler ve okuduğunuz kitaplar da artar ve raflardaki okunmamış kitaplar da artar ve raflardaki okunmamış kitaplar size tehditkar bir biçimde bakmaya başlar. Aslında ne kadar çok bilirseniz okumadığınız kitapların sayısı da o kadar çok çoğalır. Biz bu okunmamış kitaplar koleksiyonuna anti-kütüphane diyelim.“

”Anti kütüphane kavramı, Lübnan kökenli Amerikalı yazar ve ekonomist NassimNicholasTaleb’in 2007’de yazdığı ‘‘Siyah Kuğu; Hiç Akla Gelmeyenin Etkisi’(The Black Swan)’ kitabı ile ortaya çıktı. Buradaki anti- kütüphane ifadesi olumsuz bir anlamda kullanılmamıştı. Taleb, satın alıp da henüz okunmamış kitaplara bu adı vermiş. Okunmamış kitaplar ona sürekli bilmediği ne çok şey olduğunu hatırlatarak, Eco’nun entelektüel açlığını ve merakını zinde tutuyordu. Kendisi bir hesaplama yaptığında, on ila seksen yaşları arasında her gün, günde bir kitap okursa ancak yaklaşık 25.200 kitap okuyabileceğini bulmuştu. Bu onun ‘her şeyi biliyorum’ egosuna yenik düşmesini engelliyordu. Taleb’e göre, eğer kişisel kütüphanemizi, egomuzu şişiren bir vitrin değil de bir öğrenme araştırma merkezi olarak görüyorsak, kütüphanemizdeki okunmamış kitapların bizim üzerimizde de benzeri bir etkiye sahip olması çok mümkün. Keşfedilmemiş fikirler bizi okumaya, öğrenmeye devam etmeye ve rahat olmamaya itecektir. Kütüphanesini genişletmeyi bırakan kişi öğrenmesi gereken her şeyi öğrendiği yanılgısına kolayca düşeceği bir noktaya ulaşır. Bilmedikleri şeylerin de artık onda bir eksikliğe neden olmayacağını düşünür. Entelektüel gelişme hevesini yitirir. Egosunun çukuruna düşmesi artık işten bile değildir. Enzekilerin şüpheyle dolu olanlar olduğu bilinen bir psikolojik gerçektir. Buna  Dunning-Krugeretkisi denir. Bir şeyleri bilmediğinizi ne kadar kolay kabul ederseniz, o kadar hızlı öğreneceğiniz de eşit derecede iyi kanıtlanmıştır. Bu yüzden, çok fazla kitap satın aldığınız veya üç yaşamda asla bitiremeyeceğiniz bir okunacaklar listesine sahip olduğunuz için kendinizi suçlamayı bırakın. Okumadığınız tüm bu kitaplar gerçekten de cehaletinizin bir işaretidir. Ama ne kadar cahil olduğunuzu bilirseniz, diğer insanların büyük çoğunluğundan çok daha öndesiniz demektir. Son olarak hatırlatalım. Kitaplara maruz kalarak büyüyen çocukların yetişkinlikte matematik becerilerinin daha iyi olduğu da kanıtlanmıştır. Bu nedenle evinizi kitaplarla doldurmanın sadece size değil çocuğunuza da faydası olacaktır.” Matematiksel sitesi konuya böyle yaklaşıyor…

*****

Eco ile söyleşen Fransız yazar ve sinemacı J.-C. Carrière ise şunları söylüyor: “ Orijinal kitapla neredeyse bir insan gibi ilişki kurabilirsiniz. Bir kütüphane, bir arkadaş topluluğu, yaşayan arkadaşlardan, bireylerden oluşan bir grup gibidir. Kendinizi biraz yalnız, biraz çökmüş hissettiğinizde, onlara başvurabilirsiniz. Oradadırlar. Hem arada sırada kazı çalışmaları yapar, orada olduğunu unuttuğum gizli şeyleri keşfederim.”

 

*****

Evet bütün bunları okuduğumda sürekli yeni kitaplar almaktan duyduğum rahatsızlık neredeyse kayboldu. Neredeyse diyorum çünkü elimdeki kitapların en azından çoğunluğunu okumadan bu dünyadan ayrılmak beni hala biraz rahatsız ediyor. Umarım okumaya ayırdığım zamanı önümdeki zaman diliminde biraz daha artırmayı becerebilirim…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.