yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,4951
EURO
36,4206
ALTIN
2.957,31
BIST
9.298,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Parçalı Bulutlu
20°C
Yalova
20°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Az Bulutlu
11°C

NEDEN İYİ BİR GELECEK İNŞAA ETMEMİZ GEREKİYOR

30.08.2023 15:37
0
A+
A-

Gelecek yıllarda bütün dünyanın en önemli gündem maddesi olacak konu; eninde sonunda bitmesi kaçınılmaz ve sınırlı bir kaynak olan petrol üretimin bir noktada tavan yapacağı ve tamamen tükenene kadar da üretiminin sürekli düşeceğini anlatan Peak Oil.

Bilindiği gibi dünya sınırlıdır, doğal olarak üzerindeki petrol de sonsuz değildir. Bir zaman gelecek petrol rezervleri azalmaya başlayacaktır. Peak Oil, 1950 lerde M. King Hubbert isimli bir jeoloğun bulduğu eğridir. Bu eğri petrol üretimini gösteren bir eğridir. Buna göre kuyuya yapılan ilk sondajdan sonra petrol üretimi hızla artar. Kuyu rezervinin yarısına gelindiğinde üretim ani ve büyük bir düşüş gösterir. Bunun bizi götürdüğü daha ileri nokta tek bir kuyunun gösterdiği bu karakterin aynı zamanda bütün bir ülkenin toplam petrol üretiminin de karakteri olduğu.  Kısacası dünya petrol üretiminin tavan yaptığı zamanı gösterir. Artık bu zamandan sonra üretim miktarı, büyük petrol yatakları bulunamadığı takdirde hiçbir zaman yukarı yönelmeyecektir; bu şartlarda dünya üretimi açısından Peak Oil 2010’da zirveye ulaşmıştır.

Buna dayanarak Hubbert, 1950’lerde, Amerikanın petrol rezervlerinin yarısını 1970’lere kadar tüketeceğini hesaplamış, o tarihte Amerikanın petrol üretiminin zirve yapacağını ve sonrasında büyük düşüş yapacağını öngörmüştür. Gerçekten de dediği gibi 1972 yılında Amerikanın petrol üretimi zirve yapmış ve sonrasında küresel petrol krizi çıkmıştır.

Azalmaya başladıktan itibaren serbest piyasanın kuralı işleyecek, azalan arz nedeniyle fiyatlar, bugün belki hiç düşünemediğimiz seviyelere çıkacaktır. İşin kötü yanı petrol rezervleri bir kere azalmaya başladı mı çok hızlı bir düşüş gösterecek. Bunun asıl önemi dünya petrol rezervlerinin yarısını, yakın zaman içinde tüketmiş olacağımızdır. 1980 yılında dünyanın 25 yıllık petrolü kalmışken, 2013 yılı itibarıyla 50 yıllık petrolü var gibi konuşmalar ara ara çıkıyor. Gözümüze takılsa bile pek üstünde durduğumuzu düşünmüyorum. Tehlikenin farkında değiliz ne yazık ki. Petrolün tükenmesinden korkmamalı mıyız? Tabii ki korkmalıyız ancak bu bir daha arabaya binemeyeceğimizden değil, petrolden üretilen ve günlük hayatta tükettiğimiz ürünlerin ikame edilip edilemeyeceği ile ilgili olmalıdır. Mesela yiyeceğimizi üretirken ve taşırken kullandığımız bu enerji kaynağındaki fiyat artışı otomatik olarak yiyecek fiyatlarına yansıyacak, bu da milyarlarca insanın açlık sınırının altında kalarak korkunç sıkıntılar çekmesine neden olacaktır. Dünyadaki ham petrolün yaklaşık % 60’ı ulaştırma sektöründe kullanılmaktadır. Ulaştırma ise, geleceği şimdilik elektrikte olan bir sektördür. Bu durumun vadesi uzun olsa da petrol tüketiminde ana unsur olan motorlu araçların petrol talebinin artış hızının önce yavaşlayacağını, daha sonra ise azalacağını varsaymak mantıklı olacaktır. Parafin, katran, çeşitli mekanik yağlar, filmler, plakalar, yapay lif ve gübre, kozmetik ürünleri, vazelin gibi binlerce ürün de petrolün çeşitli aşamalarda geçirilmesiyle üretilmektedir. Asıl sorun, bu binlerce ürüne alternatif olabilecek bir kaynak bulunmasıdır.

Dünya nüfusunun sürekli artıyor olmasına rağmen, motorlu araçlarda giderek daha az yakıt tüketen araçların piyasaya sürülmesi de tüketimdeki artışı yavaşlatan faktörlerden birisi olarak görülebilir. Yani petrole alternatif yakıtlar geliştirilene ve ekonomik bir şekilde piyasaya sürülene kadar petrole dayalı kaynaklar bize gereken zamanı verecekmiş gibi duruyor. Daha sonra petrol üretimi azalma sürecine girse bile, petrol talebi de paralel bir şekilde azalacaktır. Azalmayla birlikte yükselen petrol fiyatları bizi koşa koşa sadece ekonomik krizlere değil, İklim Değişikliği faciasına doğru da götürüyor. Yılda 650 milyar doların üzerinde petrol kullanımı için sağlanan sübvansiyonun, yüzde 50’si yenilenebilir enerji için harcansa dünyada iklim problemi başta olmak üzere, su, gıda ve güvenlik gibi temel sorunlara ciddi çözümler getirmek mümkün” deniyor. Denilen başarılırsa bu tehlikenin karşısında yenilenebilir enerji üretimi, fosil yakıtsız ekolojik tarım çok uzakta olmayabilir.

Petrol ve doğalgaz tükense bile daha kullanabileceğimiz o kadar çok şey var ki… Aslında yenilenebilir enerjiye de ihtiyacımız yok! Zaten yenilenebilir enerji kaynaklarının da yarattığı başka sakıncalar var. Aynı anda hem ucuz, hem bol, hem de temiz enerji üretebilecek sistemler çoktan icad edildi. Ama istenmiyor. Aklınıza ilk gelenlerin fosil yakıt şirketleri olduğunu tahmin ediyorum. Ama yenilenebilir enerji ve enerjinin verimli tüketimi gibi yüksek teknolojilerle uğraşanlar da var. 2022 itibariyle dünyada madencilik sektörü 12.9 trilyon dolar, sağlık sektörü 21.1 trilyon dolar, gıda sektörü 27.3 trilyon dolar, enerji sektörü ise 33.9 trilyon dolar büyüklüğündedir. Böyle muazzam bir güç neler neler yapabilir! Dünya üniversiteleri bu tarz devlerin elindedir ve bu üniversiteler onların istemeyeceği hiçbir şeyle uğraşamaz. Vatandaş Bilimi’ni de kimse istemiyor çünkü kontrol edemeyeceklerini biliyorlar. Ayrıca hava ve sudaki gibi kirlilik problemleri de başımıza bela oldu. Kanser hastalarının çektiklerine bizzat şahit oldum! Neden bunu yaşamak zorunda olsunlar ki? Herkesin sırları var. Herkesin çıkarları var. En basitinden neden ‘Planlı Eskitme’ diye birşey var? Neden ömürlük bilgisayarlar veya telefonlar olamıyor? Kalp, kanser, şeker, ciğer hastalıkları sonuçta inkar edilemez bir gerçek.

Fosil yakıtlar bittiğinde ve yenilenebilir enerji de pik yaptığında ne olacak? Füzyon enerjisinin keşfedildiği ve kullanıma hazır olduğu ilan edilecek. O sırada hala yaşıyor olanlar beni hatırlasın! Aslında çoktan hazır! Ama endüstrilerin büyüklüğünü size söyledim. Ucuzlarsa ne olur? Peki enerjinin ucuzlaması durumunda diğer sektörler ne olur? Mesela alüminyum, magnezyum ve titanyum da çok ucuzlar. Peki mesela sera tarımı ne olur? O da inanılmaz karlı hale gelir. Zincirleme reaksiyonlar birilerini zengin ederken pek çoklarını batırır.

Dünyada IQ ve okur yazarlık testlerinde alınan skorlar giderek düşüyor. Buna karşın yenidoğanlarda otizm giderek artıyor. Yanılıyor olabilirim, ama bence insanoğlunun kollektif zekasının bilinçsizce verdiği bir epigenetik tepki; Lamarck’ın zürafasının boynunu uzatan mekanizmanın aynısı! Gerçekten kötü durumdayız. Baltık denizinin çok kötü durumda olduğunu okumuştum. Tarım alanları giderek verimsizleşiyor ve verim alabilmek için daha da fazla suni gübre kullanılacak ki o gübrelerde uranyum ve kadmiyum bile var. GDO zaten başka bir bela! Kaçış yok! Nereye kaçabiliriz ki? Soluduğumuz hava bile zehir! Ama bahanemiz sigara olduğu için gerçek sorunlarla maalesef ilgilenemiyoruz. İnsanın ihtiyaçları sınırlı, ancak kaynaklar sınırsızdır ve kaynakların sınırsızlığı teknolojinin ilerlemesiyle sağlanabilir. AR-GE yatırımları inanılmaz önemli ama bu paralar kime, ne için gidiyor? Laboratuar yapımı organ teknolojisi çoktan hazır ama organ nakli çok daha karlı olduğu için laboratuar yapımı organları maalesef bizden uzak tutuyorlar. Mucize gibi ilaçlar da var ama ömürlük ilaçları tercih ediyorlar; bunun sebebi de gene karlar!

2022 yılı itibariyle dünya ekonomisinin büyüklüğü 103 trilyon 670 milyar dolardır ve rant için teknolojiler gizlenmese bunun en az %90’ı var olmaz. Gizlenen teknolojiler her yerde var. Fosil yakıtları eğer Sülfür gibi safsızlıklardan tamamen arındırabilirsek hiçbir zararı olmayan yakıt elde edebiliriz. Tabi maliyetler devreye giriyor. Suni gübreler de zararlı safsızlıklardan arındırılabilir ama gene mesele maliyetler. GDO ve zararlı kimyasalların kullanılma nedeni de gene maliyetler. Karlar neden bu kadar önemli? Herkes kar peşinde.

Bir devrim yapabiliriz. Aşmamız gereken şey lobiler! Global plütokrasi, kaybeden olmak istemiyor. Geldiğimiz noktada ya biz kaybeden olacağız ya da onlar. Küresel ısınma nedeniyle ‘Azla yetinin’ propagandasına başladılar. Neden onlar değil de biz azla yetinelim? Hem de kapitalizm ‘Tüketmekten başka mutluluk yolu yoktur’ zihniyetini dayatıp mutluluğa götürebilecek diğer bütün alternatifleri yok ettikten sonra? Öngörülen gelecek çok karanlık; 15 km’den uzağa gitme yasağı, beyinlere çip takılması, hormon dayatmaları… Bunu mu istiyoruz gerçekten? Çocuklarımıza bunu mu bırakacağız? Fosil yakıt şirketleri ile yenilenebilir enerji şirketleri arasında müthiş bir rekabet var. Ama global plütokrasi 2+2=4 dese dahi sorgulamalıyız; çünkü defalarca 2+2=5 dediler ve bunu da şiddetle dayattılar!  Güvenemiyoruz! Neden güvenelim? Çok daha müreffeh bir çağ mümkün! Onlar lüks içinde yaşamak istemiyor. Onlar güç istiyor! Parayla ilgilenmelerinin tek nedeni de günümüzde gücün kaynağının para olmasıdır! Ama çok daha iyi bir gelecek mümkün! Ve biz bu geleceği istemeliyiz! Sadece çalışmalıyız! Daha çok ve daha çok bilinçlendirme! Kitleler bilinçlenirse sırlar sır olmaktan çıkacak ve barajın arkasında biriken çığ global plütokrasiyi enkaz altında bırakacak!

Son olarak “Kendimize daha iyi bir gelecek inşa etmek için gereken teknoloji ve kavrayıştan yoksun olduğumuza inanmıyorum.” diyen Martenson düşüncesi umarım hayat bulur.

 

Hakkımızda hayırlısı!

 

Yazarın Diğer Yazıları
11.09.2024 15:59
27.10.2022 14:46
13.04.2023 14:52
12.01.2023 17:17
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.