BIST 100
10.918,51 -1,07%
DOLAR
42,5177 0,12%
EURO
49,5981 0,14%
GRAM ALTIN
5.768,63 0,27%
FAİZ
37,98 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
79,45 1,79%
BITCOIN
92.088,00 -0,09%
GBP/TRY
56,7703 0,05%
EUR/USD
1,1659 0,13%
BRENT
63,22 -0,06%
ÇEYREK ALTIN
9.431,71 0,27%

NE BİRİKTİRDİM

mustafa-karamercimek-haberci-kose-yazisi

 

Sevgili dostum.

1975 yılında, 18 yaşımda Sivas'a geri döndüğümde kendine güvenen, umutsuzluğu hayatından çıkarmış vaziyette hayata her zaman pozitif bakan, kendi kararları kuralları olan biri olarak yaşamaya karar vermek üzere döndüm. Maddeden değil, manadan yana olmak, paraya köle olmamak, paranın kavgasını yapmamak, cehaletin savaşını vermek ve bu birikimlerimi yılmadan usanmadan çocuklara aktarmaya karar kıldım. Cahile karşı susmayı, yanlış fikirle münakaşa değil, münazaa etmeyi, yaşlılara sevgi göstermeyi, çocuklarla oyun oynamayı, bu sayede doğru yaşayıp, doğruyu öğretmeyi kendime şiar edindim. Ömrünün yarısını, gününün yüzde 75’ini camide cemaatini uyarmak, bilmeyen kalmasın düsturuyla, gayret gösteren Mekke'de vefat eden Rahmetli Yusuf hocamın dediği gibi, ‘Yapmayacaksanız öğrenmeyin, öğrenecekseniz yapın. En güzel anlatmak yaşamaktır’ fikrini taşıma gayretindeydim. Bu düşüncelerime ve hayatıma, kim karşı gelirse, dinlemeyeceğimi aksi takdirde Sivas'ı terk edeceğimi, tüm akraba ve aileme, kırmadan dökmeden anlattım. 1 yıl hatta 2 yıl sonra bile olsa geri dönebileceğimi, beni bekleyen bir kapının olduğunu söyledim. Geri dönmeyeceksem eğer, ailemi madden sırtlanacağımı annemin, kardeşlerimin, hatta abimin bile, normal bir hayatının olmasını istiyor, kimsenin gereksiz yere sıkıntı çekmesini artık çekemeyeceğimi, büyüklerimden aldığım nasihatleri ders niteliğinde anlattım. En büyük düşmanımızın ne yokluk ne de varlık olduğunu, sadece cehalet olduğunu, bilmemek ayıp değil, öğrenmemenin ayıp olduğunu, bilmediği halde biliyorum demenin cehalet olduğunu, aileme ve akrabalarıma bir bir anlattım. Bu da ancak kazancımın benim kontrolümde olmasıyla mümkün olduğunu, evet denilirse evin bütün ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayacağımı bildirdim. Bu durum o dönem bizim ailemize tersti, babam biraz zorlandı, fakat yıllardır Allah'ın bana verdiği kazancı yiyorduk. Artık mali işlerden ben sorumlu olmak istiyordum. Bunu başaracağımı her kes biliyor ve inanıyordu. Bu yüzden kimse itiraz etmedi. Sivas hayatım yeniden farklı bir şekilde başladı. İstasyon caddesindeki markette sadece market işletmedim. Namazları atölye camiinde kılıyor, müezzinlik görevini ifa ediyor, caminin önünde İslam’i eserler satan, ismi Hüseyin amca olarak hatırladığım kitapçıdan, sürekli kitap alıyor, etrafıma yine çocukları gençleri topluyor, onlarla kitap okuyordum. Beğendiklerimden fazla alır, yaşına göre gençlere çocuklara dağıtırdım. Bunun çok faydasını gördüm. Daha on bir, on iki yaşlarında kitap verdiğim çocuklarda, ahlakın, insanlığın, dürüstlüğün artığını gördüm. Bu farkındalıklar, beni inanılmaz mutlu etti ve ben kitap okumaya hatta dağıtmaya devam ettim. Benim için bir çocuğun ahlaklanması, bir Dünya'dan daha değerli idi. O kadar zevkliydi ki bir çocuğu kazanmaya, bin akçem olsa verirdim ama neyim varsa onu verdim. Aynı işi mahallemiz çocuklarına da uyguladım. Ali Çavuş Camisinin cemaatinde, büyüklerden çok çocuklar vardı. Onlara kitap okuyor, onlarla top oynuyordum. İzmir'de biten futbol hayatımı mahallemizin çocuklarıyla devam ettiriyordum. Hatta Üçler Gençlik diye birde takım kurdum. Atletlerin üzerine kalemle Üçler Gençlik yazıp, gençlere çocuklara dağıttım. Benim yaşımda olan mahalle arkadaşlarımla güzel bir takım oluşturduk. Ayaklarım güçlensin diye, boksa başladım, 57 kiloda ringe çıktım. Yetmedi güreşe gittim mindere çıktım. İzmir'den geldiğime bu yüzden asla pişman olmadım. Çünkü bir derdim vardı, sanki anlayan bir tek çocuklardı. Gençlerle çocuklarla hayatım böyle devam ederken. İş hayatımda değişiklik oldu. Marketten ayrıldım. Şerefiyeli Hüseyin ağabey ve Cafer ağabeyler yeni gıda toptancısı açmışlardı. Marketi bıraktığımı duyunca beni seslediler, beraber çalışalım bize yardımcı ol dediler. Yeni oldukları için para konusu olmaz dedim. Yıl sonuna kadar siz karar verin, yıl sonunda ben karar veriyim dedim. Tamam dedik ve başladım. Sivas'ta köy kaza fark etmez beni tanımayan bakkal olmazdı. Çünkü ben Selahaddin Yurtçul'un en kaliteli çırağı ve elemanıydım. Bursa'ya taşınmasa beni asla bırakmazdı. Yıl sonu geldi anlaşamadık ve ayrıldım. Ahmet Özdamar, Abdullah Selen ve Bayram ağabey, bunların üçü ortak olup onlar da toptan ve perakende üzerine işyeri açmışlardı. Bir Pazar günü hiç unutmam, harman çayırında top oynarken, Bayram ağabey yanıma geldi, yarın dükkana gel dedi. Pazartesi dükkana gittim. Ahmet ağabey bizimle çalış dedi olur dedim, ne istiyorsun dedi, 650 dedim, çok değil mi dedi, başka çalışmam dedim. Ahmet ağabey beni fazla tanımıyordu, Bayram ağabey atladı tamam tamam hayırlı olsun, Mustafa hak eder dedi ve o zaman adı tek yol olan sonra Selen Ticaret olacak olan işyerinde işe başladım. Yalnız bana müsaade edin bir hafta sonra başlıyım, Cumartesi oradan çık, Pazartesi buraya başla, yanlış anlaşılır dedim. Bir ay sonra çıktığım firmadan Hüseyin ağabeyin çocukları dükkana geldiler. Babam akşam yemeğine bize gelmeni istiyor, bizi kırma dediler. Gerçekten onları kıramazdım, tamam siz şimdi gidin ben gelirim dedim. Onlarının beni sevdikleri kadar bende onları seviyordum. Akşam yemeğinde buluştuk, Hüseyin ağabey benden özür diledi, hata ettik senin istediğini verecektik dedi. Kaça çalışıyorsun dedi, 650 dedim, 800 vereyim geri gel dedi. 400’den fazla vermem diyen Hüseyin ağabey bir ay sonra ne olmuştu da 800 veriyordu. Hüseyin ağabey dedim o iş bitti, 1000 de versen olmaz, ben para gözlü biri değilim, hakkımı istiyorum onu da şu an alıyorum, artık iş bitti dost olalım, dost kalalım dedim. Çaylarımızı içtik, ayağa kalktım çocuklar koşup bana sarıldı, gitme dediler, bir yere gitmiyorum çalıştığım yere gelebilir, bende size oturmaya gelebilirim dedim anlaştık ayrıldım. Çıktığıma en çok üzülen Hüseyin ağabeyin kardeşi Cafer ağabey olmuştur, şimdi Bursa'dalar halen görüşürüz. Bir insan kendi değerini kendi belirler, yetenekli insanların değerini yanındayken bilemeyenler, bir gün kaybetmeye mahkumdur. Bilenler ise her daim kazanacaklardır. Ahmet ağabey çalışmaya başladığımın ikinci haftasında, maaşımın 700 olduğunu bunun bile az olduğunu söyleyerek beni onure etti. Ahmet ağabey Milli Selamet Partisi’nin Sivas il başkanıydı. Ne mezunusun dedi, ilkokul dedim, inanmadı, Abdullah Selen'in üniversite mezunu olan oğlu Hamdi, oda inanmadı. Sen hiç hesap makinesi kullanmadan bütün işlemleri yapıyor, yüzlerce malın alınıp satıldığını ezbere öğreniyor, tarihten, coğrafyadan, dinden baya bir şeyler anlatıyorsun, yok sen ilkokul mezunu olamazsın, bu gerçekse diplomalarımızı değiştirelim dedi gülüştük. Kardeşi İbrahim akşam ticaret lisesinde okuyordu, bende okumak istiyordum ama fırsatım olmadı dedim. Ahmet ağabey işte sana fırsat, akşam okuyabilirsin dedi. Kışın tamamda Haziran, Temmuz ayları hava kararmadan okula gidiliyor dedim, olmaz hak geçer dedim. Ahmet ağabey idare ederiz, sen git yazıl dedi, teşekkür ettim çok sevindim. Arkamdan kimse bir şey söylemesin diye, daha çok çalıştım, derslerden de iki yazılıda sınıf geçiyor, üçüncüye ihtiyaç duymadan, Temmuz ayında okula gitmiyordum. Bu hareketim öğretmenler arasında konuşuluyor, arkadaşlık kurmama vesile oluyordu. Ahmet ağabey de beni, Ankara'ya toplantılara giderken, gençlik sorumlusu olarak götürüyor, Erbakan hoca dahil bir çok devlet adamı ile tanıştırıyordu. Siyasi, İslami, edebi ve tasavvuf hayatım devam ederken, iş hayatımda problemsiz ilerliyordu. Bu arada iş hayatımızda bazı değişiklikler olmaya başladı.

Bakkallar dükkana geliyordu, bazı toptancılar araba alarak, bakkallara gitmeye başladı, bizde 50 nc alıp dükkanlara servise başladık. Ahmet ağabey gördün mü okul işine yarayacak, askere istediğin zaman gideceksin dedi. Akşam ortaokulu, ticaret lisesi 3-4 yılda bitti, 1979 yılında üniversite imtihanlarına girdim, iyi bir puan alarak, Ankara Üniversitesi, inşaat mühendisliğine girmeye hak kazandım, Ankara'ya gittim. O günler sağ ve sol çatışmalarının yoğun olduğu günlerdi. Yani kardeşin kardeşe düşman edildiği günler. Okula yaklaştım elimde kayıt dosyam, bir tarafta solcular, bağımsız Türkiye diye bağırırken, diğer tarafta, sağcılar milliyetçi Türkiye diye bağırıyorlardı. Ortada polis kavga etmesinler diye koridor oluşturmuş, okula giren çıkanları kolluyordu. Tam ortalarına gelmiştim ki, polis koridorunu yıkıp birbirine girdiler. Ortada kaldım elimde ne kayıt kaldı nede dosya. İşin kötüsü kırk elli kişi tutukladılar, içlerinde bende vardım. Kimseyle ne konuşabiliyorsun, nede kimseye derdini anlatıyorsun. Kaç gün yattım bilmiyorum, nüfus kağıtlarımızı almışlardı, bir gün adım okundu, bana hangi okuldansın dediler, ben kayıt için gelmiştim, kayıt yaptıramadan kavganın ortasında kaldım dedim. Sağcı mısın, solcu musun dedi, yok dedim ikisinden de değilim, polisin biri ortada kalırsan böyle sopayı yersin dedi, olsun dedim kardeşime düşman olacağıma sopa yerim daha iyi dedim. Gülüştüler tamam git kaydını yaptır sabıkan yok dediler. Okula geldim olaylar yüzünden okul 2 ay kapanmıştı. Sivas'a geldim, her kes beni harıl harıl okuyor zannediyordu. Kimseye bir şey söylemedim, olaylardan bile bahsetmedim. Ahmet ağabey ayrılmış, kepçelide dükkan tutmuş, beni görünce gel bize yardımcı ol, ne zaman gideceksin dedi, okul iki ay kapalı dedim iyi olmuş, sana ihtiyacımız vardı Allah gönderdi dedi. Yarın beraber İstanbul’a mal almaya gidelim dedi, olur dedim İstanbul’a gittik, büyük bir kamyonu kiraladık, malları aldığı kadar yükledik, geri kalanı ambara verdik, kamyona bindik, Sivas'a geldik. Ahmet ağabey gidene kadar bize yardım et dedi, tamam dedim. Olaylar hiç bitmiyordu, okuldan soğumuştum, kaydımı yaptırıp, ortalık durulana kadar da okula gitmeyi düşünmüyordum. Bir ara kaydımı yaptırdım, askerlik tecil edilirken, devam etsin istedim. Ahmet ağabeyle çok iyi anlaşıyorduk, beraber evlere gidiyor, sohbet ediyor, Milli Türk Talebe Birliği’nde münazaralara katılıyor, okul arkadaşlarımı, mahalle arkadaşlarımı, ya M.T.T.B.ye ya da Akıncılar Derneği’ne taşıyordum. Buralarda ilim irfan ahlak zirveydi. Bu gibi faaliyetlerin bana olan katkısı ne kadardı? Haftaya görüşmek üzere. Hoşça kalın dostça kalın.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?