New York Üniversitesi öğretim üyesi Selçuk Şirin, yeni kitabı İnsan hakkında kendisiyle yapılan söyleşide, bir deneyden bahsediyor, Robbers Cave Deneyi (türkçesi Hırsızlar Mağarası Deneyi ama türkçe ismi yanıltıcı olabilir çünkü deneyde ne hırsızlar var, ne de mağara).
Selçuk Şirin konuyla ilgili şunları söylüyor: ‘Bu kitabı yazarken en çok duygulandığım bölüm bu deney oldu. Çünkü dünya çapında insana ve toplumsal çatışmalara yönelik en önemli deneylerden biri ve -Survivor yarışmasına ilham olan- Robbers Cave Deneyi’ni bizden biri, Muzaffer Şerif 1950’lerde literatüre kazandırmış… Bugün Türkiye’de gruplar arası çatışmaların, Alevi-Sünni ya da Türk-Kürt ayrışmalarının nasıl aşılacağını bu deney bize gösteriyor… Kötü aktörler, grup kimliğini kullanarak bizi birbirimize düşürebilir; iyi aktörler farklı gruplardaki insanları ortak idealler etrafında toplayabilir. Kitapta en çok bu deneyin okunmasını isterim’…
*****
Deney süreci şöyleydi:
Farklı okullardan birbirini tanımayan 22 çocuk seçildi (12 yaş civarı çocuklar). İki grup oluşturuldu. Deneyin ilk aşamasında farklı aktivitelerle grup içi bağların oluşturulması ve güçlenmesi sağlandı. Bu sırada grupların birbirinden haberi yoktu. Çocuklar kendilerine grup isimleri ve bayraklar oluşturdular. Bu bağlamda bir grubun ismi Kartallar (The Eagles) diğerinin ismi ise Çıngıraklar (The Rattlers) oldu.
İlk haftanın sonlarına doğru keşifler yapan çocuklar, birbirlerine rastlamaya başladı. Birbirini hızlıca ötekileştiren gruplar arasında, birinde bazı imkânlar varken diğerinde olmaması gibi sebeplerden kaynaklanan alevli bir rekabet ortamı oluşmaya başladı. Bu da işlerin kızışacağı ikinci aşamaya zemin hazırladı.
İkinci aşamada kimin daha iyi olduğunu kanıtlayacak müsabakalar oluşturuldu. Bu aşamada bayraklarıyla birlikte karşı karşıya gelen gruplar birbirlerine karşı oldukça agresif şekilde sesleniyor ve birbirlerine isimler takıyordu.
Halat çekme gibi yarışmaları içinde barındıran bu aşamada, kazanan gruba kupa ve bıçak gibi ödüller vadedildiğinde gruplar daha da hırslı hâle geldi. Yarışmanın her aşamasında kazananın kaybedeni sürekli rahatsız ettiği, kavgaların arttığı bir ortam oluştu. Hatta Kartallar, Çıngıraklar’ın diktiği bayrağı yaktı. Sonrasında aralarında bir kavga çıktı ve cevap olarak Çıngıraklar da Kartallar’ın bayrağını yaktı.
Daha sonra bir oyunu kaybeden Çıngıraklar, gidip Kartallar’ın kampını gece vakti bastı. Yatakları devirip eşyalarını çaldılar. Sonra da Kartallar aynı cevabı verdi. Bunun ardından kimin üstün çıkacağını belirlemek, yarışmanın son aşamasına kaldı. Buradan da Kartallar galip çıkınca ödülleri elde ettiler. Fakat onlar kamplarında değilken Çıngıraklar gelip ödüllerini çaldı.
Son aşamada iki grubun bunca çatışmanın ardından iyiye dönüp dönemeyeceğini görmek hedeflendi. Bunun için iki grubu bir araya getirecek etkinlikler düzenlendi. Birlikte film izlemek ve yemek yemek gibi aktivitelerle başlayan bu aşamanın başlarında çocuklar yine birbirlerine laf attı ve aşağıladı.
Evet, ortak amaçlar. Bunu kullanmak için de Şerif, su kaynağını keserek sorunu çözmek için iki gruba da ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Sorunu ortadan kaldırdıktan sonra çocuklar, ilginç şekilde diğer gruptan bir üyeyle yalnız kaldıklarında, grup içinde yaptıkları kadar agresiflik göstermedi. Fakat gruplar arasındaki sürtüşme bir süre daha olduğu gibi devam etti.
Bunun ardından ortak etkinlikler için bütçeye katkı ve gezi aracını sıkıştığı yerden kurtarma gibi iş birliği gerektiren aktivitelerde kendilerini buldular. Son gezinin duyurulduğu zaman ise önceki agresiflik ortada yoktu. Bu da onca karmaşa ve kaosun ardından aradaki duvarın yıkıldığı anlamına geliyordu.
Deney sonucunda rekabet ortamında gruplar arası sürtüşmenin, özellikle de önemli kaynaklar söz konusu olduğunda ön yargıyla birlikte arttığı, fakat bunun geri dönülemez veya değiştirilemez bir durum olmadığı görüldü…
*****
Robbers Cave Deneyi ve sonraki benzer çalışmaların çıkarımlarına göre çatışan grupların kaynaşması için gereken bazı şartlar şunlar:
▪ Karşılıklı dayanışma ihtiyacı
▪ Ortak hedefler etrafında kenetlenme
▪ Eşit statülerde olma
▪ Karşı grup üyeleriyle birebir münasebete geçebilme
▪ Karşı grubun sadece bir değil birkaç üyesiyle diyalog kurma
▪ Eşitliği, kardeşliği ve diyaloğu destekleyen sosyal normların olması
Muzaffer Şerif ve arkadaşları düşmanlığı azaltmak için nasıl bir yöntem ve model kullanmışlardır? Öncelikle araştırmacılar iki grubun da birbiriyle dayanışma sergilemelerini gerektiren durumlar meydana getirmişlerdir. Bu durumlarda iki grup için de önemli olan ortak bir hedefin karşılıklı dayanışma ile gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. Mesela, araştırmacılar su temin sistemini tahrip ederek iki grubun da beraber çalışmasını gerektiren acil bir durum meydana getirmişler ve grupların ortak bir problemi çözerek beraber çalışmanın tadına varmasını sağlamışlardır. Başka bir zamanda ise, araştırmacılar çocukları kamp gezisine gitmek üzere hep beraber bir otobüse bindirmişlerdir. Daha sonra kasti olarak otobüsü arızalandırarak çocukların beraberce otobüsü itmelerini ve tepeyi tırmandırmalarını sağlamışlardır. Yine bu da ancak beraber çalıştıklarında mümkün olan bir hedefti. Zamanla bu tür tecrübeler çocuklar arasındaki düşmanlığın ve negatif genellemenin azalmasına vesile olmuş ve ‘çocuklar arasında en iyi arkadaşın kim’ denildiğinde karşı gruptan bir kişinin tercih edildiği örnekler çoğalmaya başladı. Dolayısıyla daha önce düşman olan gruplar iletişime geçtiğinde başarı elde edilmesinin iki önemli faktörünün karşılıklı dayanışma (ve tabi bu durumların meydana getirilmesi) ve ortak hedefler etrafında kenetlenme olduğu tespit edilmiştir…
*****
Sözü yine Selçuk Şirin’e verelim: ‘Şerif’in deneyi bize; grup aidiyetinin çatışmayı, ortak hedeflerin dayanışmayı artırdığını gösteriyor. Sosyal medya platformları, yarattığı eko çemberler ile, herkesi kendi grubu içine hapsediyor. Kendi tarafına en iyi güzellemeyi yapan, karşı tarafa en okkalı küfrü eden, sosyal medyada daha çok ilgi görüyor. Sonuçta herkes kutuplara savruluyor. Oysa deprem ya da ulusal takımın başarılarında görüyoruz ki, farklı gruplarda olsak da, ortak dertler için, ortak hayaller için bir araya geldiğimizde kendimizi daha iyi hissediyoruz’…
*****
Bu deneyden her türlü çatışma ortamında yararlanılabilir. Aile içi çatışmalarda da (çekirdek aileden daha büyük aileler kastım), dernek içi çatışmalarda da, çok daha büyük ölçekli çatışmalarda da…
Tabii ki uzun yıllara dayanan sosyal çatışmalar, böyle dar alandaki kısa süreli bir deneyde olduğu gibi, hızla ve kolayca çözülemez; zaman ister, sabır ister, emek ister, sevgi ister… Ancak sadece bu deneyin üzerinde derinlemesine bir çalışmaya girmekle dahi, büyük sosyal çatışmaların, zaman içinde son derece asgari seviyelere (sıfırlama mümkün olamasa bile) indirgenebilecek olması mümkün görünüyor. Bireysel sorunların da, toplumsal sorunların da çözümlerinin ertelenmesi kronikleşmeye yol açmakta. Tınaz beyin (Tınaz Titiz) kitaplarından birinin adıyla bitirmek istiyorum yazımı: ‘Sorunların İntikamı: Çözemeyeni Çözerler’…