BIST 100
10.918,51 -1,07%
DOLAR
42,5340 0,16%
EURO
49,6172 0,18%
GRAM ALTIN
5.781,28 0,49%
FAİZ
37,98 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
79,75 2,17%
BITCOIN
92.153,00 -0,02%
GBP/TRY
56,8005 0,10%
EUR/USD
1,1659 0,13%
BRENT
63,18 -0,13%
ÇEYREK ALTIN
9.452,39 0,49%

KEMİYETTEN KEYFİYETE

mustafa-karamercimek-haberci-kose-yazisi

 

Sevgili dostum.

Bugün babasıyla, eskimez dostluğum bulunan, bir gençle tanıştım. Yurt dışında yaşadıkları için babasını çoktandır görmüyordum. Bayağı değişmişti ama gözlerinden bir de tebessümünden tanıdım. Kucaklaştık, hasret giderdik, biraz da muhabbet ettik, üç beş bardak çay içtik, delikanlı kim dedim.  ‘Hocam benim büyük oğlan’ dedi, şaşırdım bir o kadar da sevindim. ‘Zaman ne çabuk geçiyor’ dedim, ‘Daha dün oğlunun yarısı kadardın, top peşinde koşuyordun, bugün senden bile büyük oğlun olmuş’ dedim, gülüştük. Delikanlıya döndüm, ‘Ben babanın futbol hocasıyım, güzel top oynardı, sadece top oynamaz, çalışkan bir çocuktu, şimdi çalışkan bir baba olduğundan eminim’ dedim. ‘Hocam sizin verdiklerinizle yol aldık, Allah sizden razı olsun’ dedi. ‘Sizden de’ dedim. ‘Ben de sizlerden çok şey öğrendim, ne öğrendiğim ben de kalsın neyse bizi geç, sen de ben de alacağımızı aldık, bizden ne alıyorlar, biz ne vermeye çalışıyoruz, ona bakalım’ dedim ve gence dönerek, ‘Sen ne yaparsın delikanlı’ dedim. ‘Hocam ben üniversite okuyorum.’ ‘Nerede’ dedim. ‘Sakarya’da’ dedi. ‘Annem Sakaryalı anneannemlerle kalıyorum, liseyi Sakarya’da okudum. Anneannem dedemin vefatıyla yalnız kaldı, bende yalnız bırakmadım’ dedi. ‘İyi etmişsin, Sakarya valisi yakınımdır biraz da bende top oynadı, Sakarya'ya ziyarete geleceğim, oralarda isen görüşelim’ dedim. ‘Tamam’ dedi, yüzünde tebessüm belirdi, bu tebessümü, babasının çocukluğundan hatırladım. Düzgün bir delikanlı olduğu belliydi. ‘Size bir soru sorabilir miyim’ dedi, ‘tabi’ dedim, ‘sor ama kolay yerden, ya da gördüğümüz dersten olsun’ dedim, gülüştük. ‘Ben namazlarımı kılamıyorum ama içimde sancısı var, Peygamberimi seviyor ve hadislerini ezberliyorum, Allah'a karşı zerre saygısızlık yapmıyor, tefsir okuyor, dinimi savunuyorum. Arkadaş çevremin neredeyse tamamına yakını benim gibi. Bir de kız arkadaşım var, ailelerimizin de haberi var. Ahlakı, edebi düzgün, yalnız açık, biraz da itikat sorunları var, aşarsa düzgün bir eş olacağına inanıyorum, bizim aileye uyar, bu yüzden, sevdiklerimi  kaybetmek istemiyorum, ilerde evlilik düşünüyoruz, bende iyi bir koca, düzgün bir aile babası olmak istiyorum’ dedi ve devam etti.  ‘Dinimi, inancımı içimde yaşıyor, dışarıya vuramıyorum, okul bitsin istiyor, okula, derslere adapte oluyorum. Bunlar benim kararlarım, bazen yanlış mı yapıyorum dediğim zamanlar oldu. Siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız, ya da bana ne tavsiye edersiniz diye sorsam, ne tavsiye ederdiniz?’ dedi. Sözünü zerre kadar kesmeden. Gözlerinin içindeki o sevince, samimiyete inanarak zevkle dinledim. Söz hakkı bana geçince, ‘bak dostum demekle başlıyorum çünkü, dostumun dostu dostumdur’ dedim. ‘Öncelikle seni yürekten tebrik ediyorum. Kıvırmadan, eğmeden, bükmeden, tüm samimiyetinle bana sorduğun bu soruya, cevap verecek olan yine sensin. Tıpkı baban gibi, ele avuca sığmayan, kendi kararlarını verecek kadar akıllı birisin. Yetmişe dayanan şu ömrümde, hâlâ gençlerden öğrenecek çok şey var. Mübalağa yaptığımı sanma sakın, sizin gibi gençleri tanıdıkça yaşımı unutuyor, sizlerle arkadaşlık yapmak istiyorum. Beden olarak bunu yapmam zor, sizinle ne yürüyebilirim ne de koşabilirim. Yalnız beden eskise de ruhum hala aynı hızla koşuyor, aynı heyecanla konuşuyor’ dedim. ‘Ne demek’ dedi, ‘sizin gibi biri bana arkadaşlık teklif edecek ben kabul etmeyeceğim. Sizi babamdan çok dinledim, abartıyor sanırdım, az anlatmış, arkadaşımsın’ dedi. Kalktım ve gence sarıldım. ‘O zaman canın ne zaman isterse, sohbet etmek, muhabbet etmek istersen, arkadaşlarının yanına beni de yaz defterine’ dedim. ‘Akıl olarak değil de, muhabbet olsun diye konuşalım. Sana akıl verecek akıl yok bende, bunu peşinen söyleyeyim fakat yetmiş yılı boşa da harcamadım. Hata yaptım, düştüm, kalktım, hayattan hiç kopmadım. Uçurumun kenarında değil de cennetin kenarında gezdim, yani iyi insanlarla gezdim. Tıpkı senin gibi. Ben hala cennete bu dünyada girmek istiyorum, inşallah içeri siz benden önce girersiniz. Cennet huzursa, huzurda İslam’daysa, huzur için başka kapı yoksa, ben o kapıda bekliyorum. Beklemek bile cennetin mis kokusunu tattırıyor bana. Cennet ve cehennem bu dünyada, insan ruhunda başlar, öldükten sonra ahirette tamamlanır. Bunu nereden anlıyoruz dersen, Allah (cc) insanların çoğu ziyanda, zarardadır diye bizi uyarıyor. Bu zarara uğrayanların içinde, Müslümanlar olmayacak demiyor. Buradan yola çıkarak kemiyetten, keyfiyete geçmenize ramak kalmış diyelim. Bu konuyu kaleme alıp sana göndereceğim’ dedim ve yazıp gönderdim. Bazı insanlarda ilim var irfan var, ibadet yok, bazı insanlarda ilim yok, irfan var, ibadet var. Bazı insanlarda ise ne ilim var ne irfan var ama sadece namaz ibadeti var. Bazıların da ise hiçbir şey yok ama Müslümanım diyorlar. İnkar edenler bu kategoriye dahil değil. Söyler misin biz hangi sınıfı temsil ediyoruz. Bazen birinden o birine geçtiğimiz oluyor. Bu durumda bize nasıl düşünmek, nasıl yaşamak gerektiğini, mütalaa edelim, düşünelim, tefekkür edelim diyorum. Önce kendime, sonra sizin gibi derdi olan gençlere. Şunu asla unutma, insanlık tarihinde, her devirde, her çeşit, her düşüncede insan olmuş, olacakta. Bu hayata kemiyettekiler ve keyfiyettekiler kemiyette ve keyfiyette, dün olduğu gibi, bugün hatta yarında, tartışmalar olacaktır. Ta ki kemiyette olanların keyfiyette olanları kabul edip, keyfiyette olma gayreti içinde oldukları güne kadar. Kendini keyfiyette sananlarla, gerçekten keyfiyette olanlar ise, yüklerinin ağırlığının farkına vardığı, bu yola bilerek girdiklerini, geri dönüşü olmayan tek yolun, sıratı müstakim yolu olduğunu, keyfiyette kalıp, işlerinin, görevlerinin, kemiyetten keyfiyete adam taşımak olduğunu, anladıkları ve hayat kurdukları güne kadar tartışma bitmeyecektir. Belki azalacak keyfiyettekiler çoğalacak, bu da insan kalitesini artıracak, insanlık kurtulma ümidini kaybetmeyecektir. Çoklar manası içeren kemiyet, toplumun büyük bir bölümünü teşekkül eden, halk kitlesinin adı. Keyfiyet ise az ama öz, kendini her konuda yetiştirmiş ya da yetiştirilmiş, insanlara rehber olacak kadar kaliteli, düşünce ve fikir taşıyan insanlar.

Kainatın efendisi, sevgili Peygamberimiz, canımız ciğerimiz, var oluş sebebimiz, alemlere rahmet, güzel ahlakın efendisi, merhamet ve adaletin öncüsü, Efendimiz buyurdular ki çoğalınız, ben ahİrette en çokta kıyamette ümmetimin yani sizin varlığınızla, çok olmanızla gururlanacak, onurlanacak, görevini yapmanın, lezzetini tadacağım. Peki bu ümmet sadece kemiyet mi yoksa hepsi keyfiyet mi? İnanın her ikisi de. Önce var olmak adına, kemiyet gerekir fakat korunmak, kollanmak, güçlü olmak, iradesini kullanmak, kendini hissettirmek adına da keyfiyet lazım. Allah Rasulü'nün arkasında durmak, kemiyetse, yanında olmakta keyfiyettir. Çok olacağız ama keyfiyeti de ihmal etmeyecek, var oluş sebebimiz sayacağız. Bu işin tamamının sadece keyfiyetçilerin üstünde yürümediğini anladığımız gün, kemiyette olduğumuza şükredecek, keyfiyete geçmek için mücadele edeceğiz, hatta yarışacağız. Ruhumuzun rahat ettiği, keyfiyette olsak bile, acaba kemiyette miyiz, korkusu taşımak, fikir sahibi olmanın yanında, ibadetlerimizi de yerine getirmemizi sağlayacaktır. Dilerim bu güzel insan, secdede daha güzel olur. Arkadaş olduk ya, bana da dokunur.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?