BIST 100
10.918,51 -1,07%
DOLAR
42,5177 0,12%
EURO
49,5981 0,14%
GRAM ALTIN
5.768,63 0,27%
FAİZ
37,98 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
79,45 1,79%
BITCOIN
92.088,00 -0,09%
GBP/TRY
56,7703 0,05%
EUR/USD
1,1659 0,13%
BRENT
63,22 -0,06%
ÇEYREK ALTIN
9.431,71 0,27%

KADER ÇİZGİSİ

mustafa-karamercimek-haberci-kose-yazisi

Sevgili dostum.

Hep düşünmüşümdür, kader insanı mı takip eder, yoksa insan mı kaderine gider? Ben mi karar verdim, yoksa karar verilene mi gittim. Cüzi irade bana sunulan ilahi bir sermaye ise, cüzi iradenin sınırı ne kadar, kader çizgisi cüzi iradenin dışında mı? Ya da cüzi irademle, kader çizgisini ben mi belirliyorum. Benim hayatıma ben ne kadar dokunabiliyorum. İradesizlik mi yaptım, çizgiyi mi aştım? Ben benim hayatıma çizgi çizemediysem, belki de irademi yeterince kullanamadım. Nefsim aklıma galebemi çaldı da ruhumla arama duvar ördüm. Allah Resulünün dünya ömrü olan, atmış üç yaşımda ancak duruldu ömrüm, ya da ben yoruldum. Otur dediler çıkma dışarı, mikrop sarmış bütün dünyayı, oturmak mı? Oturmak bana göre değil dedim kendime, içimdeki bene, önce sen tefekkür et, Rabbe eğil. İradeni kullan yaz dedim. Açtım ellerimi Rabbime yalvardım, birazda duygulandım. Yaz dedi içimdeki ben, hiç beklemeden, tereddüt etmeden aldım kalemi elime, yazmaya başladım. Önce içimdeki beni yazdım sonra, şiirlerimi topladım, fikirlerimi, düşüncelerimi, yüreğime dokunanları, yüreğine dokunduklarımı yazmaya karar verdim ve başladım. Kader çizgisi bana öyle bir hayat sundu ki, bu hayatı benimle beraber toprakta çürütmeye hakkım yoktu. Ne varsa bende, pandemiyi fırsata çevirdim. Tıpkı hayatımda tüm olumsuzlukları, değerlendirdiğim ders aldığım gibi. Keşkelerim olmadı benim, olumsuzluklar ya da olumlu olan ne varsa ya benim hatalarımdandı, ya da kaderimdi, deyip hayattan ders aldım ve yaşadım. Bazen kazandım, tam başardım dediğim zaman kaybettim, bazen de yıkıldığım yerden ayağa kalktım. Bunları ben mi yaptım.  Hayatım o kadar inişli çıkışlıki, sanki ummanlara açılmış, dev dalgalara tutulmuş, dümeni kırılmış gemi gibi, nereye sürüklendiği belli olmayan, bir hayatın içinde, ben hâla oyun oynuyordum. Bu hayat, şiirlerim, yüreğime dokunanlar, hatta çok etkilendiğim Nasreddin Hocam yazılırdı dostum, hatta sen bile, yazılmaya değerdin, bende öyle yaptım. Evet top oynamaya gittiğim İzmir’de, ayağımın bilekten dönmesiyle, kendimi bir yıl sonra, on yedi yaşımda, dev bir arazi üzerinde bulunan çiftlikte buldum. On sekiz yaşıma kadar kendimi toparladım, hatta çiftlikte kırk yıllık çiftçi gibi, araba kullanıyor, traktör kullanıyor, köylerden işçi alıp bırakıyor, fidan dikiyor, sürülü tarlalarda koşarak spor yapıyordum. Böyle bir hayatı rüyamda görsem inanmazdım. Kader çizgisi dedikleri bu olsa gerek, ben kadere teslim oldum. Çünkü on sekiz yaşıma kadar, benim karar verdiğim hiçbir şey olmadı. Sanki hayatımı saat gibi kurmuşlar, bana da tâbi olmaktan başka bir yol bırakmamışlar. Sizi bilmem amma benim hayatım, atmış üç yaşıma kadar fırtınalı kaldı. Sanki hep on sekiz yaşındaydım. Çiftlik o günlerde benim için en büyük nimetti. Bu insanları terk etmeyi asla düşünmedim. Onlarda kal burada burası senin, demelerine rağmen, Sivas'a gidip ailemi görüyüm, iki yıldır benden habersizler dedim. Sülaleni al getir, buraya yerleşin git ama mutlaka gel, aileni de getir, gelmezlerse sen gel, hayatını bizimle kur. Biz seni çok ama çok sevdik dediler, bende tamam dedim. Geri dönmek üzere çiftlikten ayrıldım. Bana göre çiftliğe dönmek en hayırlı olanı idi, kaderime göre ise, ancak Sivas'a gittikten sonra belli olacaktı. On sekiz yaşıma kadar yaşadığım kaderimden, nasıl bir kaderle karşılaşacağımı bilemediğim başka bir kadere geri dönüyordum.

Önce Ankara arkadaşım Mücahitlere uğradım. Hoş beş derken, annesi yemek hazırlamış, sofraya oturduk. Annesi yanımızdan kalktı, çay demliyim size diye çıktı, biraz sonra elinde bir mektupla geldi, bana verdi, aç oku dedi. Çok şaşırdım, mektup bana yazılmış. Annem yazdırmış.  Mücahit'e bu mektubu Mustafa'ya gönder diye de not düşürmüş.  Annem iki yıl sonra odamı karıştırırken, Mücahit'ten bana gelen mektubu bulmuş. Komşunun çocuğunu seslemiş mektubu sormuş, oda Ankara'dan gelmiş demiş, adres yazıyor mu diye sormuş evet deyince, Mücahit'e o bulur diye mektup atmış. Mektup geleli bir hafta bile olmamış. Çok şaşırdım hem de çok. Siz şaşırmadınız mı? Okuma yazma bilmeyen annemin, Ankara'daki arkadaşımın bırakın adresini, adını bile bilmediği birine mektup yazdığını, ben bugün olmuş bu olayı hâlâ çözemedim. Mektubu aldım çantama koydum. Ben müsaade isteyim artık dedim, kapı çaldı, Mücahit'in babası geldi, beni görünce çok sevindi, biraz muhabbet ettik, ben artık kalksam dedim olmaz dedi bu gün kal sabah gidersin dedi. Bir şey demedim aklıma çantamdaki para geldi, bana hesap açar mısın dedim olur dedi, bir gün sonra, ziraat bankasına hesap açıp paradan kurtuldum. Sivas'a gittim, mahallenin çocukları beni görünce, bizim eve koştular, sesleri sokakta yankılanıyordu. Dedemden dolayı lakabım çavuştu, Arife yenge çavuş abi geliyor diye müsaade istediler. Annem beni kızıl kıyamet kapıda karşıladı. Sarıldık içeri girdik, mahallede kim varsa sanki bize geldi. Her kes özellikle çocuklar bana bakıyordu, çünkü ben çocukların çavuş abisiydim. Daha İzmir'e gitmeden önce, onlarla top oynar, beraber camiye gider, Kur'an okur, kitap verirdim. Beni en çok bekleyen, önce annem, sonra mahallemizin çocukları olduğundan eminim.

Çantamı açtım hepsine Mevlana şekeri dağıttım. Annemle hasret giderdim, annem arkadaşına mektup attım, keşke daha önce yazdırsaydım dedi. Annem mektuptan dolayı geldiğimi sanıyordu, annemi bozmak istemedim, belki de aklımdan bile geçmeyen iradem dışında o mektuptur, beni Sivas'a getiren ne dersiniz? Ben kader derim. Annem benim adımı duymak için radyodan bütün maçları dinlemiş, her Mustafa'yı ben, küçük Mustafa'yı ise kesin ben olarak dinlemiş ve çok inanmış. O inancına hiç dokunmadım, anne önce senin için geldim. Sizi toplayıp İzmir’e götüreceğim dedim. Anne ev üzerinize yıkılıyor, para gönderdim, evi niye yapmadınız diye sordum. Oğlum baban köydeki arazideki amcalarının hisselerini aldı dedi. Tapusu bile olmayan yere neden para verdi dedim. Köyde ne işi var dedim, köyden gelmiyor ki oğlum baban yine köyde dedi. Evi yapacak kadar param vardı. İzmir’in acelesi yoktu. Babam köyden geldi, İzmir'e gidelim dedim, benimle alay mı ediyorsun dedi. Ben kimseye güvenip memleketimi terk etmem dedi. Ben gideceğim, biraz param var evi yapıp öyle gideceğim dedim. Ben yaparım dedi, hayır dedim, ben senin baban değil miyim, adım Mustafa Çavuş değil mi, sen bana babam demiyor muydun, bırak artık babalığımı yapıyım dedim, gülüştük. Kararlıydım, annemi elektriksiz susuz bırakmayacaktım.

Kimsede İzmir'e gelmiyorsa Evi yapar giderim deyip, hemen işe koyuldum. Ev yapılana kadar kiraya çıktık. Babam, bir usta ve ben evi yıktık, babam inatla ahşap yapmak istedi. Onun dediği oldu ev bitti. Artık annem, gaz lambasında oturmayacak, Hekim pınarından su taşımayacaktı.  Yola çıkmak için hazırlandım annem hastalandı, gitmemi istemiyordu, gidemedim. İzmir’i postaneden aradım. O günlerde telefonla görüşmek için postaneye gider yazdırır, sıranızı bekler gelince, bir kulübeye girer konuşurdunuz. Bende öyle yaptım. Yusuf abi açtı telefonu, her şeyi anlattım, çok özür diledim helallik istedim, gelemezsem haber veririm dedim. Yusuf abi bu kapı sana her daim açık, ne zaman gelirsen bekleyeceğiz dedi ve kapattık. Sivas'ta kalmaya karar verdim.  Sivas istasyon caddesinde bir arkadaşımla market açtık. Bir yıl sonra ailesiyle anlaşamadım, hakkımı ortağımın küçük kardeşine bağışlayıp bir lira almadan çıktım. Çünkü o küçük kardeş, bana arkadaş olmuş, çok değerli unutulmaz bir dosttu. Beni para için kavga ederken görmesini istemedim. Marketin üstünde oturan biri, beni evine sesledi, ortağının parasını ben sana vermek istiyorum, lütfen kabul et dedi. Sen buradan gitme, kızımla beraber çalıştırırsınız dedi, çok ama çok teşekkür ettim. Size zarar vermekten korkuyorum, diyerek kabul etmedim. Yanlış mı yaptım diye çok düşündüm ama asla keşke demedim, kader dedim.

Yetmiş yıllık şu ömrümde zaman, sanki uykuya dalıp, yetmiş yaşında uyanmış gibi bir hayat geliyor bana. Bundan sonraki hayatımın da bundan farklı olmayacak olan, başka bir rüya. Demek ki ömür geçekten üç günmüş. Benim için yetmiş yıl, geçmiş olan dün, uyanık olduğum bugün, bir de kaç gün süreceğini bilemediğim, geriye kalan ömrüm. Rüyalarıma bile ben karar verir sanırdım kendimi, meğer bir ömür bir çizgi çizilmiş önüme, dışına çıkma levhaları konulan, çıkarsan yanarsın diye uyarılan.  Ya da iki dağın arasına, bir ip gerilmiş, tıpkı bir cambaz gibi, karşıya geç denilmiş. Altın arıyorsan zahmet çekeceksin, inci arıyorsan derinlere dalacaksın, insan arıyorsan önce sen insan olacaksın, diye kuralları olan, bir ömür boyu bitmeyen, mücadele içinde, kaderine yol gösteren, içinden çıkamadığın, bir çizgide bulacaksın

Kader çizgisi, ne düşünüp ne olduğuna bakarsan ancak anladığın kadar, kader çizgisi. İsyan etsen de. Keşke desende, kabul edip etmesen de seni buraya taşıyan, geriye dönüp değiştiremeyeceğin kader çizgisi. İstersen bundan sonraki ömrünü sen belirle, kader çizgini sen çiz. On yıl sonra şu ay şu gün ben şunu yapmaya karar verdim de. Bir saat sonra gelirim deyip gelemeyenlerin bile, çizemediği kader çizgisini sen mi çizeceksin, durma çiz. Hayatın tamamı işte o bir saatlik yol gibidir. Sen çık yola uyanık ol, yoldan çıkma, ulaştıracaksa Rabbin kim durdura, Ulaştırmayacaksa, kim ulaştıra. Demek ki senin işin yola çıkmak, yoldan çıkmak değil. Kader çizgisi Rabbinin çizdiği yol, yok başka çıkar yol, Rabbin çizmiştir biraz zahmetli, bir ömür teslim olursan, ancak sonu rahmetli olur.  Sabırla, metanetle, teslimiyetle, kader çizgisini takip et. Bu yol seni, sıratı müstakim yoluna çıkaracaktır. Kulsan kullukta kal. On sekiz yaşımdan Yalova'ya taşındığım otuz iki yaşıma kadar, büyük bir mücadelenin içinde buldum kendimi. Takip edenler için, haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın dostça kalın.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?