Sevgili dostum;
İnsan yeryüzüne her ne kadar eşrefi mahluk, yaratılmışların en şereflisi olarak gelse de bir kısım insanlar kendini kaybedip, yaradılış gayesini unutup, insanlıktan çıkarak, aşağıların en aşağısı, insan görünümlü, nefsi için dünyayı ateşe verecek kadar cahil, insanın apaçık düşmanı olan, şeytanın değirmenine su taşıyarak insanlığa büyük zarar veren, insanlığın katilleri vardır. Bunlar bizimle aynı havayı, aynı aşı ekmeği paylaşır, bizimle yaşarlar. Bazen adına kral denir, bazen han ya da komutan ya da er zalimin ruhu hep aynıdır. Ta ki bir musibet bir bela gelene kadar. Ya da Allah (cc) bir uyarıcı gönderene kadar. Bu yoldan çıkmışlar bazen biz oluruz, bazen de içimizden birileri olur. Hiç fark etmez, zalimler ha bizden olmuş, ha elden, zulmü yapan da zulme maruz kalanda insandır. İşte tamda burada, bize lazım olan tek şey, doğru anladığımız, algıladığımız, hayat kurduğumuz, tek din, tek fikir, tek akıl, tek kurtuluş, tek yol, son din İslam’dır ve İslam akidesidir.
Hz. İbrahim kendinden sonra gelen, bütün peygamberlerin, peygamber efendimiz dahil atasıdır. Yalnız Peygamber Efendimiz, Hz. İbrahim ve Hacer validemizin oğlu, Hz. İsmail soyundan gelmektedir. Bu konular bilgiler tarih kitaplarında mevcuttur. Biz Müslümanları yakından ilgilendiren konular, peygamberlerin hayat hikayeleri ve onların içindeki anlatılmak istenenlerdir. İlahi dinlerde özellikle İslam kaynaklarında bize ders vermeyen hiçbir hikaye yoktur. Peygamberler bu derslerin zirvesini yaşamış, büyük imtihanlara tabi tutulmuş, sabır ve metanetleriyle, bizlere önderlik yapmışlardır. Tevhit dininin savunucusu, İbrahim A.S. ile teslimiyetin mimarı İsmail as. Arasında geçen kurban hadisesini bilmeyen, hiçbir Müslüman yoktur. Meseleye iki yönden bakarız, ikisi de doğrudur ve inancımızı kuvvetlendirir. Tefekkür ve teslimiyet, İslam şiarının vazgeçilemez en önemli iki unsurudur. İslam ahirete inanma dini değil, ahirete hazırlanma dinidir. Bu hazırlanma, İbrahim peygamberin tefekkürü ve İsmail A.S.’in teslimiyeti mukabilinde kök salmış, son nebi, son rehber, son kurtuluş, son çıkış kapısı olan tamamlanmış din İslam’dır ve Kur’an ve sünnet çizgisinde hayat sürenler, hayat kuranlar olacaktır. Bu yolda meseleleri idrak etmek, en doğruyu bulmak, bulanı bulmak, salihlerle beraber olmak yolu yarılamana, yardımcı olacaktır. Bu yüzden Hz. İbrahim’in elindeki bıçak beni meşgul etmiş, bir peygamberin elinde, oğlunun boğazına dayanan bıçağın ne işi var diye çok düşündüm, tefekkür ettim. İmtihan dedim, onların teslimiyeti dedim, fakat aramaya düşünmeye, tefekküre devam ettim. Geldiğim yer beni hem mutlu etti hem de şuurlandırdı. İbrahim’in sözüne sadakati, İsmail’in babaya itimadı ve Allah’a olan teslimiyeti yanında, İslam’ın İbrahim’in elindeki bıçağı alması gereksiz yere, Allah’ın insan katline müsaade etmediği fikri bende yerleşti, itikat haline geldi. Seni öldürmeye gelen sende dirilsin dedi. İsmail’in İbrahim’i dirilttiğini gördüm.
Meseleyi bugüne taşırsak eğer. Hala İlahi din olduğunu söyleyen, İbrahim A.S. inanan Yahudi ve Hristiyanlar, bir de İslam’ı unutan Müslümanlar, Allah (cc) İbrahim’in elinden bıçağı almıştır. İnsan gereksiz yere kurban edilemez. O gün olduğu gibi bugünde, ilahi dinlerini değiştirerek, sahte ilahlar edinerek, kendilerini haklı çıkarıp, insana kıymakta ve insan kurban etmekteler. Müslümanların çoğu, bu konuda sınıfta kalmış, zalimler ve katiller, birde onları destekleyenler, insanlıktan çıkmıştır. Bu kafalar yer yüzüne asla huzur getiremez, gelmez de. İslam insanlık dinidir, barış huzur ve kardeşlik dinidir. Nefsini ilahlaştıran ve bunun için insanı kurban eden hiçbir insan Müslümanım demesin. İnsan katledenlerle bir ve beraber olmasın. İbrahim’in elinden bıçağı alan İslam, veda hutbesinde cehaletin tamamını, peygamberin ayaklarının altına almıştır.
Bize de İbrahim’i hatırlatmıştır.