yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
35,5635
EURO
37,0141
ALTIN
3.095,96
BIST
10.029,31
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Hafif Yağmurlu
11°C
Yalova
11°C
Hafif Yağmurlu
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Hafif Yağmurlu
11°C

HİND RAJAB VAKFI

20.01.2025 14:26
0
A+
A-

İsrail’in Gazze saldırısı bir yıldan fazla süredir devam ediyor. Yalova’nın yarısından daha küçük bir alanda 2023 ekiminden beri savaş var. Tabii ki eşitlikten çok uzak bir savaş. Bir tarafta muhteşem teknolojik üstünlüğüyle İsrail Ordusu, diğer tarafta ise Kalaşnikof (AK-47), M16 gibi otomatik tüfekler ve el yapımı patlayıcılarla mücadele eden Filistinliler var. Güçler arasındaki bu dengesizliğin yanında bir de, Filistinli Savaşçıların halkla bütünleşmiş olmasını gerekçe göstererek, sivil halka yönelik yoğun saldırılar söz konusu. 2 milyon kişinin yaşadığı bölgede, bugüne kadar yaklaşık 50 bin kişi hayatını kaybetmiş durumda ve bunların büyük çoğunluğu da ne yazık ki siviller. Ve bütün dünya, sadece irili ufaklı kınama mesajları dışında, olan biteni seyretmekte…

Bu suskun ortamda, sıradan bir vakıf ortaya çıktı ve İsrail hükümetinin başını ağrıtır hale geldi…

*****

Hind Rajab, beş yaşında bir Filistinli kız çocuğuydu. 29 Ocak 2024 sabahı, teyzesi, amcası ve birkaç kuzeni ile birlikte bir araca bindi. Gazze Şehri’nin Tel el-Hava semtinden kaçmaya çalışıyorlardı. İsrail ordusu araca ateş açtı ve içerideki herkes öldü; Hind ve 15 yaşındaki kuzeni Layan hariç. Dehşete kapılmış olan Layan, Filistin Kızılayı’ndan gelen bir çağrıyı yanıtladı ve onlara bir tank tarafından araca ateş edildiğini bildirdi: o sırada Layan da vurularak öldürüldü. Filistin Kızılay’ı geri aradığında, bu kez altı akrabasının kanlı cesetleri arasında hayatta kalan tek kişi olarak Hind cevap verdi. O da bir tanktan bahsediyor ve kurtarılmak için yalvarıyordu. Havanın karardığını ve çok korktuğunu söylüyordu. Sağlık Bakanlığı saatlerce izin bekledikten sonra bir ambulansın güvenli geçişi hususunda İsrail yetkilileriyle anlaştı. Sağlık görevlileri saat 18.00 civarında geldiler ve varır varmaz ateş altına alındılar. Olay yerine ancak iki hafta sonra ulaşılabildiğinde, Hind ile ailesinin çürümüş cesetleri bulundu…

Cinayetlerden neredeyse beş ay sonra, Londra Üniversitesi bünyesinde yer alan bir araştırma grubu olan Forensic Architecture, El Cezire ile birlikte ayrıntılı bir soruşturma yayımladı. Soruşturma kapsamında, aracın dış cephesinde 335 kurşun deliği tespit edildi. Layan’ın telefon görüşmesinin analizi, sadece altı saniyede İsrail yapımı silahlarla uyumlu 64 adet mermiyle ateş edildiğini ortaya çıkardı; tankın araca 13 ila 23 metre uzaklıkta olduğu tahmin ediliyordu. “Bu kadar yakın mesafeden nişancının aracın içinde çocuklar da dahil olmak üzere sivillerin bulunduğunu görmemiş olması mümkün değildir,” tespiti yapıldı…

İsrail her zamanki gibi iddiaları reddetti, asla faillleri ve sorumluları ortaya çıkarmayacak tipik “iç soruşturma”sını başlattı…

Hind’in ölümü, Batı’daki Filistin eylemlerini hızlandırdı; Hind özellikle ABD’deki öğrenci gösterilerinin sembolü haline geldi. Kampüs protestolarının merkezi Columbia’da öğrenciler bastıkları okul binasının ismini “Hind’s Hall” yaptı, Amerikalı solcu rapçi Macklemore, Hind’in adını taşıyan bir “Gazze” marşı besteledi…

*****

Olaydan bir süre sonra Hind-Rajab Vakfı, Belçika’da kuruldu. Hind Rajab Vakfı’nın aynı Yahudi Soykırımı sonrasında yahudilerin başlattığı Nazi avcılığı gibi bir işlevi var. Kurucusu Lübnanlı bir aktivist; Dyab Abou Jahjah. Bu vakıf, Gazze Soykırımı esnasında insanları savaş hukukuna uymayacak şekilde öldüren ve bu sırada resim çeken kişilerin, sosyal medyayı ve her türlü medyayı kullanarak, yakalanması için çağrıda bulunuyor. Bu genç askerlerin çoğu da yabancı ve çifte vatandaş. Batı’dan gelen Yahudiler bunlar. Vakfın elindeki kanıtların çoğu katillerin kendi çektikleri fotoğraflardan oluşuyor…

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Milena Ansari, Kudüs’ten yaptığı açıklamada askerlerin sosyal medyada yayınladıkları potansiyel savaş suçları için “bu eylemlerden gurur duyuyorlar” dedi…

Tel Aviv Üniversitesinden Prof. Ori Goldberg, yürütülmekte olduğu düşünülen çok sayıda soruşturma ve kovuşturmaya hükümet ve medyanın verdiği tepki için “bunu bütün dünyanın İsrail’e karşı olduğu şeklinde yansıtıyorlar” diyor ve şöyle devam ediyor: ”Bir yandan bombalamaya devam ediyoruz, diğer yandan orada olup bitenlerden sorumlu olmadığımızı düşünüyoruz…”

*****

İsrail’li asker Yuval Vagdani’nin Brezilya tatili yarıda kaldı. İsrail’in Brezilya Büyükelçiliği 5 Ocak 2025 günü apar topar Vagdani’yi aradı ve hemen ülkeyi terk etmesini istedi. Hind Rajab Vakfı adıyla organize olan bir grup Filistin destekçisi avukat, Gazze’deki soykırıma ortak olan İsrailli askerin Brezilya’ya gelmesi üzerine federal mahkemeye başvurmuş, mahkeme ise Yuval Vagdani’nin “gururla” sosyal medyada paylaştığı Gazze fotoğrafları karşısında savaş suçu işlediği iddialarının makul olduğuna kanaat getirerek polise soruşturma başlatması talimatı vermişti. Bu talimatın üzerine olası bir gözaltı kararından korkan İsrail Büyükelçiliği ise Vagdani’ye bir gece yarısı haber vererek Arjantin’e kaçmasını sağladı…

Bu olay İsrail’de korku yarattı. Muhalefetinden iktidarına İsraillilerin korkusu yersiz değil. Zira Hind Rajab Vakfı’nın avukatları başta olmak üzere birçok hukukçu, yaratıcı davalar aracılığıyla dünyanın dört bir yanında İsrail’in dokunulmazlık zırhını delmeye başladı bile. Filistin destekçisi İsrailli tarihçi Lee Mordechai gibi birçok gönüllü, internette İsrailli askerlerinin kendi çektikleri fotoğrafları, videoları derliyor, İsrailli askerlerin kimliklerini belirliyor ve kamuoyuna ifşalıyor. Kendilerini ele veren İsrailli askerler için bir sonraki adım ise avukatlar tarafından atılıyor. Soykırım, işkence gibi insanlığa karşı suçlar için birçok ülkede “evrensel yargı yetkisi” ilkesi kabul edilmiş durumda. Örneğin Brezilya kanunları, Brezilya vatandaşı olmayan bir yabancının, Brezilya toprakları dışındaki yabancı bir ülkede yabancılara karşı işlediği bu tür ağır insanlığa karşı suçlar karşısında Brezilya mahkemelerini yetkili kabul ediyor ve bu yabancı faillerin ülkeye gelmesi durumunda yargılanabileceklerini öngörüyor. Birçok aktivist avukat da bu tür düzenlemelerin bulunduğu ülkelere giren İsrailli askerleri takip ediyor, doğru zamanda suç duyurusunda bulunarak olası bir gözaltı kararının çıkabileceği soruşturmaları başlatmak için çabalıyor. Hind Rajab Vakfı, tek başına 1000 İsrailli askerin dosyasını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sunmuş durumda. Dünyanın dört bir yanındaki avukatlar da farklı dosyalar ve delillerle İsrailli askerleri takip ediyor, gittikleri ülkelerde cesur bir hakimin karşılarına çıkması umuduyla suç duyurusunda bulunuyor…

İsrailliler bu taktiğe pek yabancı değil. Nazi subayı Adolf Heichmann da İsrail tarafından benzer hukuki gerekçelerle Latin Amerika’dan kaçırılmış ve Kudüs’te yargılanmıştı. Nitekim yargılamayı bizzat yerinde gözlemleyen Hannah Arendt bu dava sürecinde Nazi subaylarının kötülüğü, soykırımı ne kadar sıradan ve gündelik olarak algıladığını fark etmiş ve “Kötülüğün Sıradanlığı” isimli eserini yazmıştı

*****

Yunus Emre Erdölen, Serbestiyet’te bu konuya dair yazdığı yazıda; hem Hannah Arendt’e, hem de Ursula K. Le Guin’e atıf yapmakta: Ursula K. Le Guin’in “Omelas’ı Terk Edip Gidenler” adlı eseri, refah ve mutluluk içinde yaşayan Omelas kentinin bütün bu bolluğunun çok şık bir kamu binasının bodrum katındaki hücrede işkence gören bir çocuğun acılarından beslendiği sürreal kısa bir kurgu hikaye. Omelas halkının bütün refahı bu işkence gören çocuğun çilesine bağlı. Bu çocuğun halini gören birçok Omelaslı hayatına normal bir şekilde devam etse de ve bu korkunç insanlık suçunu normalleştirip düşünmemeye çalışsa da, sahip oldukları refahın böylesine bir işkenceye dayandığını öğrendikten sonra durumu kabullenemeyip şehri terk edenler, Omelas’ı terk edip gidenler de vardır…

İsrail ve destekçilerinin bu “Omelas” sanrısından çıkması için bu tür davalar çok önemli. “Ne yaparsak yapalım bize bir şey olmaz” diyenlerin huzurunu bu tür soruşturmalar, sürpriz gözaltı kararları ve yaratıcı hukuk teorileri bozuyor, bozmaya da devam edecek…

Bu süreçte Filistin’i destekleyen avukatlara da bizzat İsrail’in içindeki Filistin destekçisi Yahudiler el uzatıyor, İbranice kaynakları takip edip çeviriyor, sosyal medya taraması yaparak Gazze’ye ilişkin görsel ve yazılı delilleri derliyorlar. 7 Ekim’den bu yana İsrail’e tepkili birçok muhalif yahudi ülkedeki faşist atmosferden rahatsız olup ülkeyi terk etti, Omelas’ı geride bıraktı

*****

Gitgide yaşanabilir bir yer olmaktan uzaklaşan dünyamız, bir gün kendine gelme sürecine girebilirse eğer, bu bence Hind Rajab Vakfı’na benzer sivil toplum kuruluşları eliyle olacak. O nedenle iyi niyetli insanların önündeki temel insanlık görevi, en az bir kaç sivil toplum kuruluşuna üye olmak ve bunların en az bir tanesinde de aktif olmaktır, düşüncesindeyim…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.