İmkansız diye birşey vardır yada yoktur ama hiçbir şeye imkansız denmemelidir. Birşey gerçekten imkansız dahi olsa, isteyen insan istediğini gerçekleştirmekten çekinmemelidir ve imkansız gibi görünen, imkansız olarak adlandırılan bir şey ile uğraşmak isteyen biri de engellenip caydırılmamalıdır; çünkü o imkansız olan şeyi başaramasa dahi belki çok daha farklı ve aklımıza hayalimize bile gelmemiş olan bir şeyin kapısını aralayabilir.
Trigonometri tablosunda tanjant’ın değeri 89’dan 90’a doğru giderken, giderek artı sonsuz değerine yaklaşır. Buna karşın 91’den 90’a doğru götürüldüğünde ise eksi sonsuza doğru yaklaşır. Tanjant 90 ise tanımsızdır! Sayının sıfıra bölümü tanımsızdır! Yoksa sakın sayının sıfıra bölümü, artı sonsuz ve eksi sonsuz değerlerinin birleştiği nokta olmasın? Ben de artı sonsuz ve eksi sonsuzun sonunda aynı noktada birleştiği kanısında olanlardanım. Artı sonsuz ve eksi sonsuzu anlamak, bana göre evrenin pek çok sırrını anlamak için elzemdir! Ve ayrıca bu kavramlar üzerine bolca tefekkür edilirse daha nice şeyler üretebiliriz… Gerçi ‘Ne gerek var’ ve ‘Kim uğraşacak’ gibi sorular soruyor olabilirsiniz şu anda. Bırakın isteyen uğraşsın. Dışarıdan bakıldığında hiçbir işe yaramazmış gibi görünüyor; Ama günü geliyor ‘Neye yarayacak ki’ dediğiniz araştırmanın sonucu sayesinde çok önemli bir şeyi elde etmeyi başarıveriyorsunuz!
Arthur C. Clarke; mümkünatın hudutlarını keşfetmenin tek yolunun imkansızın alanına taarruza geçmek olduğunu söyler. Dediğim gibi birşey imkansız olsa dahi o şeyi elde etmek için yapılan çaba belki o şeyin eldesini sağlamayacaktır ama bambaşka çok önemli ve belki o ana kadar farkında bile olmadığınız bir şeyi elde etmenizi sağlayabilecektir. Mesela zamanda yolculuk yapmak veya paralel evrenlere seyahat etmek isteyen biri belki bunda başarılı olamayabilir ancak o çabası belki o kişiyi mesela milyon milyar ışık yılı mesafeleri saniyeler içerisinde katettirecek bir uzay gemisini inşa ettirebilir. Penisilin ve X ışını gibi tesadüfen bulunan pek çok şey vardır. Kolomb’un hedefi Asya’ya gitmekti ama yeni bir kıta keşfetti. Uzay kolonileri gibi insanlığın gelecekte yapmak istediği pek çok şey var. Ayrıca global tüketim toplumu dünyayı tüketiyor ve yeni kaynaklar bu noktadan sonra elzem. Bu kaynakların ortaya çıkması da teknolojinin ilerlemesiyle mümkün olacaktır. Aslında teknolojinin ilerlemesi gayet mümkün ama teknolojinin ilerlemesinin tedavülden kaldıracağı şeylerden kazanç sağlayan pek çokları var ve bu kimseler belki de günümüzde global medeniyetimizin ilerleyip gelişmesinin önündeki en büyük engel!
Otomobiller ilk keşfedildiği zaman insan bedeninin saatte 30 km’den fazla hızı kaldırmayacağı söyleniyordu ama bugün bunun böyle olmadığını biliyoruz. Işık ve ses dalgalarının hiç kaybolmadığı kabul edilir ama dünya devletlerinin çıkarları gereği geçmişten arta kalan ışık ve ses dalgalarını toparlayıp ekrana verebilen bir cihaz olan Ernetti’nin Chronovisor’ü inkar ediliyor. Elektrik bile tarihsel olarak bakıldığında çok yeni bir teknolojidir. Dediğim gibi birşeyin imkansız oluşu onu elde etmek için verilecek çabalara engel oluşturmamalıdır. Altın yapmak çok uzun süre boyunca insanlığın hayaliydi ve o hayal sayesinde günümüzde çok faydalı olan nice şeyler keşfedildi.
İnsan hayal etmelidir. Hayal gücü çok değerlidir. İnsan, hayal gücünü arttırmak için çaba da göstermelidir. T-1000 veya T-X gibi şekil değiştiren robotlar bence önünde sonunda üretilecektir. Elementlerin canlı hücrelerde birbirlerine dönüştürüldüğünü Corentin Louis Kervran, George Ohsawa ve Vladimir Vysotskii gibi dışlanan bilimadamları zaten gösterdi. 200 yıl önceki bir insan akıllı telefonları görse ne derdi? Uzaya insan gönderebilmemiz dahi son 100 yıl içerisindedir. Ama belki gerçekten imkansız diye birşey vardır. Olabilir de olmayabilir de. Ama neden denemeyelim? Neden sorgulamayalım? Neden çaba harcamayalım? O çabamızın bambaşka birşeye yaramayacağı nereden belli? Hem bilim, sorgulamak ve özgür düşünce değil midir? Ayrıca birşey daha var: Yehova Şahitlerinin kan nakli ile ilgili görüşlerine katılmıyorum, ancak sıkı sıkıya bağlı oldukları bu doktrin farklı bazı şeylerin önünü açmıştır. Veya mesela Genç Dünya Yaratılışçılarının İncil’in zahiri yorumuna sıkı sıkıya bağlılıkları sonucu dünyanın 6000 yıl yaşında olduğunu kanıtlama çabaları, her ne kadar bunu kanıtlayamamış olsalar da, birçok başka keşfin önünü açmıştır.
Özellikle gençler hayallerle ve ideallerle doludur. Neden peşinden koşmasınlar? Bugün eleştirdiğiniz bir gencin harcamış olduğu çabalar sayesinde mesela 20-30 yıl sonra hayatınızın kurtulmayacağının bir garantisi var mı? Arthur C. Clarke’ın üç yasası hakkında maalesef gerektiği kadar tartışmıyor ve üzerinde tefekkür etmiyoruz! Bu durum, insanoğlu açısından çok kötü bir şeydir. Neden bu 3 yasanın hakkını vermiyoruz? Özellikle Güney Kore’de eğitim sistemi gençlerin Hayal Gücünü ve Yaratıcılığını öldürüyor ve ülke bu hatasının bedelini çok yüksek AR-GE harcamalarına rağmen hala istediği yere gelememesiyle ödüyor! Hayal gücü ve yaratıcılığın önemini neden kavrayamıyoruz? Neden gençlerin önünü açmak yerine aksine engelliyor ve sınırlıyoruz? Zaten tarih boyunca gerçekten fark yaratmış kimseler; Sokrates, Nietzsche ve Tesla gibi pek de normal kimseler sayılamayacak olanlar değil midir?
Hakkımızda hayırlısı! Doğru olan ne ise o yapılmalı! Sevgiler selamlar!