Dünyanın her yerinde tarım alanları verimsizleşiyor, İnsanoğlunun doğum oranları şimdiden tehlikeli seviyelere indi ve düşmeye de devam ediyor, dünyanın tamamında çok ciddi bir kimyasal ve ağır metal kirliliği söz konusu ve dünya çapında zeka ile okur yazarlık testlerinde skorlar düşerken yeni doğanlarda otizm hızla artıyor.
Bunları birleştirdiğinizde çok uzak olmayan gelecekte ciddi değişimler yaşanacağını düşünebiliriz. 14. ve 17. yüzyıllar, başta Avrupa ve Çin olmak üzere dünya üzerindeki pek çok yer için kriz yüzyıllarıydı. Belki de gelecekteki tarihçiler de 21. yüzyıl krizinden bahsedecek. Çin’in yakın geleceği pek parlak görünmüyor. Ancak Hindistan, eğer bir yol kazasına uğramazsa geleceği çok parlak; tıpkı sömürgeleştirilmeden öncesi gibi. Ve de Afrika kıtası, dünyanın geri kalanından yüksek olan doğum oranları, ciddi bir avantaja dönüşebilir. Aral ve Çad gölleri kurudu. Marmara ve Baltık denizi gibi yerler ise çok sıkıntıda. Balık populasyonları azalıyor. Kurbağalar da tükenmekte. Pik petrol, gün geçtikçe yaklaşıyor ve olduğunda pek çok şeyin değişmesine neden olabilir. Füzyon gibi pekçok teknoloji önünde sonunda raftan kaldırılıp kullanılmaya başlanacak; eğer global medeniyet çöküp taş devrine dönmezsek tabi. İnsanların beyinlerine çip takmaktan bahsediyorlar; düzenin sahipleri de eklentiler ile cyborg ve süper insan olacakmış. Bir süredir zombi filmleri ortaya çıktı ve oldukça popüler oldu. Bu popülerlik nedeniyle gerçek mermi üreticileri dahi zombi öldürecek mermiler üretiyor şimdiden. Benim aklıma ne geldi biliyor musunuz: Sakın o zombiler aslında dünya düzenine karşı eylem yaptıkları için üzerine ateş açılan silahsız sivil kalabalıklar olmasın; zombi öldürerek gelecekteki böyle bir senaryoya düzen lehine silahsız sivilleri öldürecek potansiyel kimseleri vicdan azabından koruyucu bir alıştırma olmasın? Başta batı ülkeleri ve doğu asya olmak üzere dünyanın birçok yerinde prekaryalaşma mevcut ve prekaryalaşan insanlar çok rahatsız. Popülistlerin yükselişi ve Tang Ping gibi şeylerin ortaya çıkmış olmasının nedeni de bu. Dünya düzeni, neoliberalizm ve prekaryalaşmayla büyük bir kumar oynuyor. Global plütokrasi, eğer 50 yıl daha düzeni değiştirmeden ayakta kalabilirse tam da istediği olacak. Ama öfkeli kalabalıkların sistemi yıkma ihtimali de çok arttı prekaryalaşma nedeniyle çünkü zenginken fakir düşenler isyan etmeye ve hareketlenmeye çok meyillidir. Ayrıca şu da var ki yavaş değişimler düzen lehine olurken hızlı değişimler düzen aleyhine olur. 14. yüzyıldaki Veba salgını, çok hızlı bir değişim getirdi ve sonunda hiç de sistemin lehine olmayan sonuçlar yarattı. Mesela şu andaki doğum oranları, en azından dünyanın bazı yerlerinde istediklerinin çok altında olabilir. Almanya, azalan nufusunu her yıl 500000 göçmen alarak dengeliyor. Kanada her yıl 400000 alıyor. Japonya ise göç almamakta direniyor ama bunun bedelini de 30 yıldır bitmeyen bir ekonomik krizle ödüyor. Şunu asla aklınızdan çıkartmayın ki düzenin sahiplerinin hepsi insan; tanrı değiller. Yanılabilirler, yanıltılabilirler, yanlış yapabilirler, hata yapabilirler, ayakları kayabilir… Düşmanı olduğundan zayıf görmek iyi değildir. Ama olduğundan güçlü görmek de iyi değildir. Sakın dünya düzeni, kendini olduğundan çok daha güçlü göstermek, komplo teoriciliğini sulandırmak ve itibarsızlaştırmak için bir sürü komplo teorisi ürettiriyor olmasın? Bazı komplo teorileri çok önemli ve değerlidir; ancak bazıları da tamamen komedidir. At izi it izine karışsın istiyorlar. Onları tanrı gibi ve yenilmez görelim istiyorlar. Aynı zamanda da onların varlığına ve gücüne inanmamızı da istemiyorlar. Belki de ünlülerin eserlerine koydukları İlluminati sembolleri ve hatta İlluminati tezlerinin kökeni de gene dünya düzeninin kendisidir.
Günümüz Global Plütokrasisinin de illaki bir gün sonu gelecek. Ama bu son belki global medeniyetin ve teknolojik birikimimizin kaybına da neden olacak. Aslında mesele başından beri enerji! Bütün medeniyetlerin öyle yada böyle enerjiye ihtiyacı vardır. Eğer enerji ihtiyacımızı bir şekilde halledebilirsek o zaman temiz su problemi başta olmak üzere her türlü problemimizi çözebiliriz. Aslında çok ucuz, çok bol ve çok temiz enerji kaynakları var. Ama bunlar günümüzde diğer enerji kaynaklarının karlılığını düşürmemek adına saklanıyor. Günümüzde Kapitalizm tıkanmış durumda. Zaten sorun da bu! Aslında mesele biraz da global medeniyetin tıpkı Roma’nın imparatorluk zamanı gibi örgütlenmesinde ciddi sıkıntılar yaşamasıdır. Bazı milyarderlerin kendilerinden alınan vergilerin arttırılmasını istemesi de işlerin onlar için de iyi gitmediğinin bir kanıtı. Sonuçta milyarderler, öfkeli kalabalıkları bir şekilde yatıştırmak zorunda ve bunu yapamazlarsa büyük bir isyan dalgası onların her şeyini yok edebilir. Dünya düzeni şu anda daha çok karşılıklı etnik ayrışmaları kışkırtarak ayakta kalmaya ve zaman kazanmaya çalışıyor ama 1929 krizinden sonra Komünizmi engellemesi için iktidara getirdikleri Hitler’i yok edebilmek için Stalin ile ittifak yapmak zorunda kalmışlardı. Thatcher ve Reagan gibi adamlarla Neoliberal sisteme geçtiler ama bunun da sonuna geldik artık. Batı ülkelerinde solcular ile sağcıları, ve ayrıca farklı ırkları birbirine karşı kışkırtarak şimdilik ayakta duruyorlar ama bu karşı kampların geçici de olsa bir ittifak yapması dünya düzeni için bir kabusun başlangıcı olacaktır. Aslında sıradan Alman da sıradan Arap da, sıradan Amerikalı da, sıradan Meksikalı da mutsuz; hepsinin çıkarları da aslında ortak. Ama ortada müthiş bir manipülasyon ve provakasyon var. Zaten bu halklar bu sebepten ötürü ortak düşmanlarına karşı ortak çıkarlarını savunamaz haldeler. Çin’de de ‘Tang Ping’ gibi şeyler ortaya çıkmış durumda ve ÇKP eğer sıradan insanların refahını arttıracak çabalara girmezse sonunda yıkılışa doğru gidebilir. Ama şöyle bir şey de var ki Komünist Parti, Çin’deki milyarderlerin üzerine gitmeye başladı gibi bir durum var. Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde de sıkıntılar mevcut.
Dünya düzeni terör estiriyor. Ama dünya düzenini insanlar kurdu ve sahipleri de insan. Bunlar kesinlikle tanrı veya doğaüstü bir şey değil. Sadece bizim onları öyle görmemizi istiyorlar. Şu da var ki dünya zaten insan için geçici bir yerden başka bir şey değildir. Bırakalım dünya onların olsun. Ölümsüzlüğü sağlayacak teknolojiyi elde edebildiler ama kendi varislerinden kaçamıyorlar. Belki de teknolojik birikimimizi ve global medeniyetimizi kaybedeceğiz! Şu da var ki ölümden sonra ne olacağını ve buna benzer bütün soruların cevabını bilim ile bulabiliriz ama ortaya çıkacak sonuçlar hem ortodoks bilimcilerin, hem de belli başlı dinlerin tepedeki liderlerinin hoşuna gitmeyecek şeyler olacağı için bu işlere kimse girmek istemiyor. Aslında bunların hiçbiri çok da önemli değil, çünkü dediğim gibi zaten dünya hepimiz için geçici bir yer. Ve ayrıca şu da var ki hiçbir sistem sonsuza kadar dayanamaz. Katolik kilisesi 1000 yıl boyunca süper güçtü ama şimdi ne halde? Peki ya ihtişamlı Mançuların son imparatoru Pu Yi, Mao’nun devriminden sonra perişan edilmemiş miydi? Piramitler peki? Zamanında Veba vardı Kuduz vardı; şimdi ise Kanser, Kalp, Otoimmün vs var. Malthus bir kehanette bulundu ve ortaya atılan bu kehanet sonunda tahmininin tam tersine neden oldu. Hint destanlarında aslında bir süre sonra kaybedilmiş olan çok ileri teknolojilerden bahsettiği söylenir. Ortodoks bilimin açıklamak istemediği daha neler neler var. Çünkü işine gelmiyor. Giordano Bruno ve Galileo zamanında da mesele çıkarlar ve otoritenin sarsılmaması idi, şimdi de öyle! Özellikle batının halkları çok mutsuz! Ki zaten o yüzden popülizm ve isyanlar bu kadar güçlü! Hep fakir olan insan durumuna alışmıştır ama zenginken fakir düşen bir insan; çok ama çok tehlikelidir! Özellikle batı ülkelerinde bir çok genç boşuna üniversite okudu ve ancak lise seviyesinde iş bulabiliyor. Hele ABD’de borç harç yaparak okuyorlar ve belki o kişi ölene kadar o borcu ödeyemeyecek! Kaybedecek şeyi olmayan insanlar çok tehlikeli olabilir. Güney Afrika’da eskiden Zencilerin girmesinin yasak olduğu sokaklar vardı; şimdi Apartheid bitti ama bu seferde inanılmaz güvenlik önlemlerine sahip korunaklı siteler var.
Sabırlı ve sakin olun! Bu dünyada her şeyin bir sonu vardır. Ve ne olursa olsun; dünya malı dünyada kalır, Baki olan Allah’tır!