BIST 100
10.918,51 -1,07%
DOLAR
42,5177 0,12%
EURO
49,5981 0,14%
GRAM ALTIN
5.768,63 0,27%
FAİZ
37,98 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
79,45 1,79%
BITCOIN
92.088,00 -0,09%
GBP/TRY
56,7703 0,05%
EUR/USD
1,1659 0,13%
BRENT
63,22 -0,06%
ÇEYREK ALTIN
9.431,71 0,27%

HAFIZ MEHMET

muhsin-sevencan-haberci-kose-yazisi

 

Bu hafta sizlerle Yunanlıların esir olarak Atina’ya götürdüğü Hafız Ahmet oğlu Hafız Mehmet’ten bahsedeceğim. Yani Yalova belediye başkanı Mehmet Gürel’in ismini taşıdığı dedesi Hafız Mehmet’i konu edineceğim.

Büyük Hoca diye tanınan Hafız Ahmet, oğlu Mehmet’i çok iyi yetiştirmiş. Daha 12 yaşındayken Yalova’da Kubbeli Camisi diye bilinen Süleyman Bey camisinde mukabele okuyor. Sesi çok güzel. Dinleyenleri adeta mest ediyor. 16 yaşına geldiğinde Yalova Yunanlılar tarafından işgal ediliyor.

Babası Hafız Ahmet Kızılay görevlisi olarak İstanbul’dan Yalova’ya gelince onunla birlikte hareket ediyor. Yunan işgal kumandanı Yüzbaşı Gregoryo Papadopolos Hafız Ahmet’i tutuklamak isteyince kader tecelli ediyor ve Hafız Mehmet, Uluslararası araştırma kurulu tarafından Yunanlılara teslim ediliyor. Kızılhaç Avrupa başkan yardımcısı İsveçli Mister Gehry, Yunanlı yüzbaşıyla tartışıyor. Araştırma kurulunun başkanı İngiliz General Franks araya girse de yüzbaşıyı sakinleştiremiyor. Mister Gehry, “Bu kadar çok zorluk çıkarmakla Yunan ordusunun şanını yüceltemezsiniz. Biz dünya harbinde bile nazilerden bu kadar zorluk görmedik. Ülkeme döndüğümde bu yaptıklarınızı rapor haline getireceğim ve tüm dünyaya barbarlığınızı duyuracağım.” diyerek isyanını dile getiriyor.

Hafız Ahmet, korkusuzca görevine devam ederken oğlu Hafız Mehmet Yunanlılar tarafından Türk esirlerle birlikte Atina’ya götürülüyor. Hafız Mehmet esarete giden yolu şöyle anlatıyordu: “Tam 10 gün gemiyle yolculuk yaptık. Suyu bile bizden esirgediler. Damaklarım birbirine yapıştı. Büyük eziyet çektik.”

Esir kampında bazen Kuran bazen de ezan okumaya başlayınca ve sesinin güzelliği fark edilince imamlık yapması isteniyor. Ve Atina’daki Türk esir kampının imamı oluyor. Yine anlattığına göre bir vakit namazında vaaz verirken Çınarcık’tan Nalbant Çakalcı İsmail ile Mehmet Amca diye nam yapan iki kişiyi fark ediyor. Beni namazdan sonra bulun diyor. Buluştuklarında onlara esir kampının içinde çay ocağı açıyor ve ihtiyaç duydukları malzemeleri alıyor.

Hafız Mehmet’in talihsiz yaşamına bir şans ya da kısmet ekleniyor. Esir kampının komutanının hanımı sesinin güzelliğinden çok etkilendiği Hafız Mehmet’i ilgiyle izleyip dinlemeye başlıyor. Hafız Mehmet, bu durumu şöyle anlatıyor: “Kadın, sesimin güzelliğine hayran olmuş, Hristiyan olmasına rağmen gelip beni dinlerdi. Bazen de para ve hediyeler verirdi. Ben de bu ilgi ve alakadan faydalanarak rahat hareket eder, çevremdekilere elimden geldiğince yardım ederdim. ”

Hafız Mehmet’in esaret hayatı bir buçuk yıl sürmüş. 1978 yılında vefat etmiştir. Yaşadıklarını çevresindekilerle paylaşmış ve onlarca buruk anısını çocuklarına ve torunlarına aktarmış.

Elbette Hafız Mehmet’le ilgili onlarca anı var. Fakat biz burada hafız Mehmet’in anılarını değil, var olma mücadelesinin acıklı yansımalarını ele almak amacındayız.

Kızılay, Kızılhaç ve Uluslararası Araştırma Kurulunun raporlarında bahsedildiği gibi adeta rehin verilen Hafız Mehmet’i ve oğlu rehin alınmasına rağmen mücadeleden vaz geçmeyen Hafız Ahmet’in direncini ön plana çıkarmak istiyoruz.

Öldürülmeyip esir olarak götürülmesinin sebeplerinden biri de Uluslararası Araştırma Kurulu’nun içinde Manchester Guardian gazetesinin temsilcisi olarak bulunan ünlü tarihçi Arnold Toynbee idi. Çünkü Yalova’daki işgal kumandanı Yüzbaşı Papadopolos Gregoryo’yu İzmir işgal orduları Ana Karargâh Komutanı Genaral Papulas’a telgrafla şikâyet etmişti. Barbarlık yapıyor demişti. Buradaki bütün esirlerin öldürüleceği konusunda endişeleniyorum diye telgrafa not düşmüştü. İşte bu olaydan sonra esir alınanlar öldürülmedi ve Yunanistan’a götürüldü.

Hafız Mehmet’in kısa hikâyesini burada noktalıyorum. Belki bir gün anılarını da yazarım.

Onların bedel ödedikleri bu güzel topraklarda şimdi bizler mutlu bir hayat sürüyoruz.

Hepsini rahmetle yâd ediyorum.

Haftaya bir başka mücadeleci Paşaköylü Yakup Efendi’yi anlatacağım.

Siz saygıdeğer okuyucularıma anlatacağım çok konu var. Tüm arşivlere girip Yalova’yla ilgili her meseleyi araştırmaya gayret ettim. Elbette hala ulaşamadığım belgeler var. Sadece arşivleri değil Yalova’nın köylerini de birer birer dolaşarak vesika topladım. Elimdeki verileri derleyip günümüz Türkçesine çevirdikçe sizlerle paylaşmaya çaba sarf edeceğim.

Elbette….

Konumuz Yalova…

 

 

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?