BIST 100
10.918,51 -1,07%
DOLAR
42,5307 0,15%
EURO
49,6122 0,17%
GRAM ALTIN
5.782,52 0,51%
FAİZ
37,98 0,00%
GÜMÜŞ GRAM
79,87 2,32%
BITCOIN
92.059,00 -0,13%
GBP/TRY
56,7746 0,05%
EUR/USD
1,1656 0,10%
BRENT
63,22 -0,06%
ÇEYREK ALTIN
9.454,41 0,51%

Güvenilir Kurumlar ve Dayanışmanın Gücü

ahmet-tuna-haberci-kose-yazisi

1961 doğumluyum, ülkemizin zaman zaman ciddi sıkıntıların içine yuvarlanışını yaşayarak görenlerdenim. Her dönemin sıkıntıları ayrıydı, bugün de uzunca bir süredir ülkemiz bir türbülans içinde. Geçmişte de pek çok defa, 'hiç bu kadar büyük sarsıntı içine girmemiştik' derdik, şimdi de sanıyorum bir çoğumuz benzer bir duygu içindeyiz. Problemler el yükselte yükselte mi ilerliyor, yoksa bana mı öyle geliyor, bilemiyorum. Anadolu insanı sağ duyusuyla her zaman sıkıntıların içinde çıkmayı bildi, bu defa da öyle olacak buna hiç şüphem yok...

Sarsılmaz Temeller Arayışı

Toplumların varlığını sürdürmesi yalnızca ekonomik kalkınmaya ya da teknolojik yeniliklere bağlı değildir. Asıl mesele, kurumsal yapıların sağlamlığı, güvenilirliği ve öngörülebilirliğidir. Bir ülkenin geleceği, bireylerin yarın sabah uyandıklarında karşılaşacakları düzeni tahmin edebilmesine, yani belirsizlikten uzak bir yaşam sürebilmelerine bağlıdır. Émile Durkheim’ın ifadesiyle, toplumsal düzenin temeli, bireylerin kurumlara olan güvenidir. Bu güven sarsıldığında, bireylerin birbirine duyduğu güven de azalır ve toplumsal dayanışma zayıflar.

Rehber-i Devlet Nizamülmülk’ün Kurumsal Hikmeti

Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk, Siyasetname’de devlet düzeninin temeline dair dikkat çekici uyarılarda bulunur. Ona göre, toplumun huzuru ancak kurumların öngörülebilirliğiyle sağlanabilir. “Devlet, halkın işlerini güvenle yürütebildiği ölçüde ayakta kalır,” der. Bu söz, yalnızca bir tarihî nasihat değil, aynı zamanda günümüz toplumları için de geçerli bir ilke niteliğindedir. İnsanlar, hangi kapıyı çalacaklarını, hangi merciye başvuracaklarını ve karşılığında nasıl bir muamele göreceklerini bilmek isterler.

Fârâbî ve Erdemli Toplum

Fârâbî’nin “erdemli şehir” idealinde, kurumlar yalnızca işlevsel değildir; aynı zamanda bireylerin birlikte yaşama iradesini pekiştirir. Ona göre, toplumun dayanışması ancak güvenilir yapılarla korunabilir. Platon’un da benzer biçimde dile getirdiği gibi, “Devletin en büyük görevi, bireylerin birlikte yaşama iradesini korumaktır.” Buradan hareketle, güvenli kurumların yalnızca bugünü değil, yarını da inşa ettiğini söylemek mümkündür.

İbn Haldun ve Dayanışmanın Çimentosu

İbn Haldun, Mukaddime’de “asabiyet” kavramıyla toplumların yükseliş ve çöküşünü açıklar. Ona göre, toplumsal bağ güçlü olduğunda toplum da güçlüdür; bağ zayıfladığında çözülme başlar. Bu bağın korunması, kurumsal işleyişin öngörülebilir olmasına bağlıdır. Bireyler, kurumlara güven duyduklarında, aralarındaki dayanışma da güçlenir. Modern dünyada da tablo değişmemiştir: OECD verilerine göre, kurumlarına yüksek güven duyan toplumlarda toplumsal huzursuzluk oranı %15’in altında kalmaktadır.

Mehmet Akif: Huzurun Kaynağı

Mehmet Akif Ersoy, Safahat’ta toplumsal düzenin insana güven aşılamasından bahseder. Onun için en önemli mesele, bireylerin geleceğe kuşku duymadan bakabilmesidir. Akif’in şu dizeleri dikkat çekicidir:

“Ye’s öyle bataktır ki, düşersen boğulursun / Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun.”

Buradaki “ümide sarılmak”, aslında toplumun kurumlarına güven duymakla ilgilidir. İnsan, geleceğe ancak güvenli bir çerçevede umutla bakabilir.

Necip Fazıl ve Düzen Arayışı

Necip Fazıl Kısakürek de toplumların ayakta kalabilmesi için “nizam” kavramını öne çıkarır. Ona göre, bireylerin birbirine güvenmesini sağlayacak temel, düzenli ve öngörülebilir bir yapıdır. Kargaşanın hâkim olduğu yerde düşünce, sanat ve üretim gelişemez. Necip Fazıl’ın şu ifadesi bu bağlamda dikkat çekicidir: “Düzen yoksa fikir de yok, sanat da yok, insan da yok.” Bu yaklaşım, güvenilir kurumların sadece siyasal değil, kültürel hayat için de vazgeçilmez olduğunu gösterir.

Batı’dan Sesler: Marcus Aurelius’tan Russell’a

Batı düşünürleri de benzer uyarılarda bulunmuştur. Marcus Aurelius, Düşünceler’inde, “Toplumu ayakta tutan şey, bireylerin birbirine duyduğu güven ve ortak kurallardır,” der. Tolstoy, “Güven olmadan toplum, duvarları çatlamış bir eve benzer,” diyerek aynı noktaya işaret eder. Bertrand Russell ise, “Kurumlara güvenin sarsıldığı yerde, bireyler arasında dayanışma değil, yalnızlık büyür,” diyerek çağdaş bir uyarı yapar.

Cemil Meriç ve Şerif Mardin’in Penceresinden

Cemil Meriç, kurumların öngörülebilirliği konusunda özellikle şu sözleriyle dikkat çeker: “Medeniyet, kaide demektir; kaide yoksa medeniyet de yoktur.” Bu ifade, toplumsal düzenin yalnızca kültür değil, aynı zamanda kurumsal yapı üzerine kurulduğunu gösterir. Şerif Mardin ise Türk toplumunun çözülmelerini analiz ederken, güven veren kurumların yokluğunda bireylerin “cemaatlere kapanma” eğilimini artırdığını tespit etmiştir. Bu gözlem, bugün de geçerliliğini koruyor.

Şeyh Bedrettin, Tevfik Fikret ve Nazım Hikmet’in Çağrısı

Şeyh Bedrettin’in “Yarin yanağından gayrı her şeyde ortaklık” sözü, toplumsal dayanışmanın güçlü bir ifadesidir. Buradaki ortaklık vurgusu, kurumların güvenilirliğiyle desteklendiğinde anlam kazanır. Tevfik Fikret ise, “Ferda bizimdir” diyerek yarına dair güven ve umut inşasının önemini vurgular. Nazım Hikmet de “En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır” derken, aslında bireylerin gelecek tasavvuruna olan inancını dile getirir. Bu inanç, ancak güvenli ve öngörülebilir kurumlarla korunabilir.

Veriler Ne Diyor?

Dünya Bankası 2023 raporuna göre, kurumlara güven oranı yüksek olan ülkelerde eğitim başarısı ve ekonomik büyüme oranları da belirgin şekilde yüksek. İsveç’te kurumlara güven oranı %82, Norveç’te %85, Kanada’da %79. Bu ülkelerde toplumsal huzursuzluk oranı %12’nin altına düşüyor. Buna karşılık, güvenin düşük olduğu ülkelerde huzursuzluk oranı %40’lara kadar çıkabiliyor. Bu tablo, kurumların güvenilirliği ile toplumsal dayanışma arasındaki bağı açık biçimde ortaya koyuyor.

Baha’dan Küçük Bir Not

Baha’nın bir sohbet sırasında söylediği şu cümle bu yazının özünü özetler nitelikte:

“Belirsizliğin büyüdüğü yerde insanlar birbirine değil, kendi korkularına sarılır.”

Aslında mesele tam da budur: Kurumların güvenilirliği, bireyleri korkularından uzaklaştırır, birbirine yaklaştırır.

Sonuç: Dayanışmanın Geleceği

Toplumların geleceği, bireylerin birbirine ve kurumlara duyduğu güvenle şekillenir. Nizamülmülk’ten Fârâbî’ye, İbn Haldun’dan Mehmet Akif ve Necip Fazıl’a kadar pek çok düşünür, güvenilir ve öngörülebilir kurumların önemini vurgulamıştır. Batı’dan Marcus Aurelius, Tolstoy ve Russell da aynı noktaya dikkat çekmiştir. Cemil Meriç’in kaide vurgusu, Şerif Mardin’in çözülme analizleri, Bedrettin’in ortaklık çağrısı, Fikret’in gelecek umudu ve Nazım’ın ufka bakan dizeleri hep aynı yere işaret eder: Toplumsal dayanışmanın temeli, güven veren kurumlardır.

Bugün bize düşen, bu güvenin korunmasıdır. Çünkü belirsizlik arttıkça, toplumun çatlakları da büyür. Güvenli ve öngörülebilir kurumlar ise yalnız bugünün değil, yarının da en sağlam teminatıdır...

 

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?