Aslında sandığımız kadar akıllı değil insanoğlu; gorillerden, orangutanlardan, şempanzelerden bir-iki tık daha fazla; ama kesinlikle daha fazla değil!
- Yüzyıldaki büyük veba salgınına bizzat şahit olan kişiler dünyanın sonunun geldiğini düşündü! 5. Yüzyılda Roma iki kez yağmalandı; o olayların canlı şahitlerinin kafasından neler neler geçiyordu acaba?
Kapitalizm, aslında bir zamanlar ilerleme ve gelişmenin öncüsüydü; şu anda ise aksine tıkayıcısı durumunda! Andromeda’ya günübirlik seferler yapabilecek teknolojiye sahibiz ama her nasılsa atmosfer’i aşmak dahi çok büyük bir şey olabiliyor…
CIA ve KGB, paranormal konularına ilgileriyle bilinir. Ama dünyada paranormal gibisinden konulara, yapay zeka yada nükleere harcanan seviyelerde araştırmalar ve harcamalar yapmaya ne kadar insanı ikna edebilirsiniz?
Gutenberg Matbaası, okur-yazarlığın maliyetlerini çok aşağılara çekti; ama Martin Luther için onlarca yıl daha beklenecekti… Şimdi internet için aynı şey deniyor ama geçen seferki gibi yeni Martin Lutherler için beklememiz gereken zamanlar olabilir! Gerçi Talas Savaşı esirlerinden kağıt teknolojisi öğrenilmemiş olsa matbaa ne işe yarardı? Veya Karolenj Rönesansı ile sonrasındaki atılım süreçleri olmasa Gutenberg Matbaasının kendisi var olabilir miydi?
Belki bir nükleer savaş var önümüzde! Belki taş devrine geri dönmek… Belki bu kadar kötü olmaz ama global kriz hali birkaç jenerasyon sürer… Veya belki de, ama zaman içinde ama nispeten çok kısa bir sürede global kriz ortamı yerini bolluk bereket ve hatta belki kıtlık sonrası ekonomiye bırakır!
Birkaç on yıllık veya birkaç yüzyıllık perspektiften bakılırsa internete dünya ülkelerinin koyduğu sansürler, Gutenberg Matbaası sonrasında yasaklı kitaplara konan sansürler kadar etki edecektir! Ayrıca bilim de ne kadar etik dışı olursa olsun ve ne kadar engellenmeye çalışırsa çalışılsın, gecikse de hiçbir şekilde sonsuza kadar engellenemeyecektir!
Martin Luther öncesi Katolik Kilisesi, sanılacağının aksine aşırı sofu değil tam aksine aşırı relaks idi; aşırı sofu olan Martin Luther idi ve şaşıracağınız bir biçimde Katolik Kilisesini yeterince dindar olmamakla suçluyordu! 95 Tez’den itibaren saman alevi gibi yayıldı ve çok geçmeden Martin Luther, kendisini sollamakla kalmayıp katlayan radikal reformcularla boğuşma moduna geçti! Ama özellikle 100-150-200 yıl kadar sonrasından itibaren iş sofuluk yarıştırmadan tam tersine din aleyhtarlığına dönmeye başladı; ve 1789 Fransız Devrimi gibi süreçlerle beraber günümüze gelmiş oluyoruz! Martin Luther, kendi ateşlediği sürecin bugün vardığı noktaları görebilseydi tezleri yayınlamaz, aksine yakardı! Katolik Kilisesi bağnaz değil çıkarcıydı; çürümüş ve yozlaşmış olduğu asla inkar edilemez; ama sonu nerelere vardı… ‘Pirince giderken bulgurdan olmak’ buna denmezse neye denir? Ama durumları nokta atışı tahlil edebilmek için belki yüzlerce yılın geçmesi gerekir; sonuçta ne kadar öngörülebilir ki bir sofuluk yarışının tam aksi yönde fersahlar katedeceğini…?
Hakkımızda hayırlısı! Zaman gösterecek herşeyi…