yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,5829
EURO
36,4176
ALTIN
2.961,22
BIST
9.691,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Çok Bulutlu
11°C
Yalova
11°C
Çok Bulutlu
Salı Çok Bulutlu
11°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
15°C
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C

GELECEĞE BIRAKACAĞIMIZ EN GÜZEL MİRAS ÖĞRENCİLERDİR

25.11.2024 15:13
0
A+
A-

Bu haftada konu bulmakta zorlanmadım. Öğretmenler Günü ve haftası olunca aklımda binlerce sevgi, övgü ve teşekkür cümlesi belirdi. Öyle ki, her öğrencinin hangi yöne yeteneği ve yatkınlığının olduğunu fark etmek, her bilgiyi ona öğretmeye çabalamak, sürekli değişen, gelişen çağa uyum sağlamak ve en önemlisi de bizler kendi çocuğumuza çoğu zaman yetemezken aynı anda onlarca çocuğa yetmeye çalışmak.

Eğitim ve öğretim denilince kendi eğitim hayatımdan bahsetmek istiyorum..

İlkokul öğretmenimi hiç sevmezdim, sevgisiz biriydi. Onun için öğretmenin anlamı; tek seferde her şeyi ezberleyen öğrenciydi ve maalesef hiç birimiz öyle değildik. Sevgi ve şefkat kalbine uğramamıştı. Çünkü sürekli döven ve azarlayan biriydi. Kısaca, çocukların sevgiyle büyüdüğünü ve sevilince, ilgi görünce öğrenmeye başladığını bilmeyen birisi…

Ortaokul dönemlerim nedense hormonlar ve çalkantılarla geçen yıllarım olduğu için hep pusludur.

Hiçbir öğretmenimin adını ve yüzünü hatırlamam üstelik yıllardır o mahallede oturmama rağmen hiçbirini hafızamda tutmadım. Onların da öyle bir kaygısının olduğunu sanmıyorum.

Malatya’nın en eski okulunda en eski öğretmenleriydi.  Yaşlı olmalarına rağmen çalışmak zorunda oldukları için hayata öfkeliler ve bizi hayat sanıyorlardı. Bu öfkelerini bize yönetiyorlardı.

Sürekli salak -aptal ve parazitler diye önlerine gelene bağırıyorlardı. Hatta oradan mezun olmama rağmen ne zaman o sokaktan geçsem duvarlara sinmiş azarlar kulağımda çınlamaya devam etti.

Çoğu arkadaşım gibi okula gitmek istemiyordum ama evden çıkmanın tek yolu bu olduğu için gidiyordum.

Gelecek konusunda heyecanı olmayan biri olarak, okumak ile ilgili hayalimde yoktu. Tek amacım evden çıkmak, evdeki gibi fark edilmez olmak, akşam eve gidip yemek uyumaktı.

Dört yıl boyunca da bunu başardım.  Bizim zamanımızda meslek liseleri meşhur ve rağbet görüyordu. Okullara sayılı olarak sınav belgesi geliyordu öğretmenler notlara bakıyor öyle veriyor.

Tabi ki, ben gitmedim notlarımı biliyorum. Benim bir defterim var içinde kendi öykülerim ve hikayelerim yani benim var.

Öğretmenlerin ve kimsenin haberi yok, çünkü sosyal zekâ kimsenin umurunda değil.

Sosyal zekanın bir önemi olmayınca, matematikten anlamayınca benim için okul önemsiz geliyor.

Ortaokul bitince dedim ben okumayacağım. Amcam geldi ve geçerli bir sebebin var mı dedi? Yoktu. Ve ben liseye gittim. Sağlık Meslek Lisesi ilk senemi kendimle bile konuşmadığım için size anlatıp sıkmayacağım size anlatmak istediğim hayatımın dönüm noktası olan kısmı ve kısma gelene kadar bir sürü lakırdı ettim.

Lütfen helal edin.

İkinci sınıfta yeni kadro ve yeni öğretmenlerimiz geldi.

Ben o dönem hemşire olacağım şımarıklığındayım, mahallede okuyan ender çocuklardanım üstelik hemşire olacağım vay be…

Ama öğretmenlerimiz buna hazırlıklıydı. Özgürce konuşabiliyorum, dayak yok ve fikrimizi dinliyorlar. Birgün kompozisyon sınavı var. Bir yazı yazdım ama yazarken ağlayarak sınav bitti başka bir derse girdik ama ben müdürün odasına çağrıldım. Edebiyat öğretmenim orada, dedi ki şimdiye kadar okuduğum en duygulu ve güzel yazıydı. Seni tebrik ediyorum. Her dersin iyi olsun ama olmazsa da sen hep yaz lütfen. Ama çok oku, oku ve kelime hazneni zenginleştir.

İşte o gün, pek çok yerde duyduğunuz şey bana da oldu. Bir övgü aldım ve tüm hayatım değişti. Okul çıkışı, kütüphaneye gidip kucağıma sığacak kadar çok kitap aldım. Deliler gibi okudum, hayaller kurdum, hayallerimi yazdım, o dünyada yaşadım.

Yine aynı öğretmenim sayesinde, okul gazetesi çıkartmaya başladım. Özgüvenim geliştikçe okudum. Matematiğim kötüydü ama ben sözel ve sosyal zekâlıydım. Öğretmenim beni bu yöne sevk edince kendimi buldum.

Ve işte sevgili okuyucum, buradayım.

Evet, matematik hayatımızın her alanında var, evet çok önemli ki matematikten anlayanlara her zaman saygı duyuyorum. Ama bu ülkeye şairler, söz yazarları, roman yazarları da lazım değil mi?

İnsanların gidemediği yerlere hayal dünyalarında gidebileceği kitaplar yazmak birilerinin görevi olmalı…

Boğazı düğümlendiğinde okuyunca beni anlatıyor diye söyleyeceği cümleleri yazacak melankolik ve kelimelere sevdalı insanlar olmalı…

Şarkılar olmalı ve onları yazacak, onları yaşayacak ve haykıracak yürekler olmalı…

Olmalıydı..

Beni kaybolmuş ve robotlaşmış bir insan olmaktan uzak tutan kendimi yani doğuş amacımı bulmamı sağlayan öğretmenlerimi çok seviyorum..

İşte onlar gibi idealist, sevgi dolu öğretmenlerimiz iyi ki varlar..

Aydınlık ülkemin, ışık saçan Atatürkçü ve Cumhuriyetçi nesillerini yetiştiren tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

Dokundukları her yüreğin, yetiştirdikleri her gencin kendilerine uzaklardan dua ettiklerini unutmasınlar.

Bilsinler ki; iyi ki varlar. Seviliyorlar…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.