
Sevgili dostlar, geçen hafta yazı yazmadım gerçekten de kalemimi veya klavyemi kullanacak psikolojide değildim. Ülkem, canım vatanım türlü imtihanlardan geçerken ne söylesem az ne söylesem yasak ne söylesem kâfi değildi.
Gençlerimizin umutsuzluğa sürüklenmesini istemiyorum ve umudunuzu diri tutun söylemleriyle paylaşım yapıyorum ama artık takatimin kalmadığı günlerdeyim. Haberleri dinlemiyor, okumuyor, izlemiyorum demek çözüm değil. Üç maymunu oynamak ülkeme çare değil!
İnsanların caniliğini aklım almıyor. Vahşiliğin en korkunç halini yaşıyoruz. Cinayet haberlerini izliyoruz akıl almaz acımasızlık içinde işlenmiş… Ne oluyor bu insanlara herkes cinnetin eşiğinde duruyor. Yolda, evde her yerde kavga ve şiddet var.
Yetmiyor sokaktaki canlarımıza zarar veriyorlar yetmiyor doğamıza zarar veriyorlar. Deccal filmlerinde ki tüm sahneler ülkemizde yaşanıyor. Doğal afetler, vahşi cinayetler ve yangınlar…
Bu hafta yangın çıkan her ormanla birlikte içim yandı. Aynı ormanda farklı yerlerde çıkan yangınların tüm doğaya ve canlı çaresiz dostlarımıza verdiği zararları izledikçe ağladım. Vicdanı ve vatan sevgisi olan herkesin de aynı duyguları yaşadığını biliyorum. Orman yakmak vatana ihanettir cezasını da öyle çekmelidir. Bir ormanın oluşması yüzyıllar alırken kaç günde yakıp kavrulduğunu gördük. Sıcaklarda şikâyet ettiğimiz günler daha da artacak, susuzluklar artacak ve bir sürü felaketin kapıları aralanacak…
Kendi kağıdını üretemeyen bir ülke haline gelen canım ülkem oksijen ve suyu bile başka ülkelerden temin edecek bu hainler yüzünden…
Videolarda kurtarılan dört ayaklı dostlarımızın çaresizliğini gördünüz mü? Kaçarken yanan kaplumbağayı, çocuklarının üstüne siper olmuş öyle yanmış kekliği, kurtarıldığı için ağlayan danayı ve su verildiği için sevinen kirpiyi… Bu ormanları yakanların içinde hiç mi sevgi, merhamet yok Allah aşkına!
“Köylü milletin efendisidir” diyen Atam, yine haklı çıktın. Her zaman ve her yerde vatan için canını malını veren dostlarımız orman yangınına sadece ince cerrahi maske ile müdahale ediyor. Biz öyle güçlü ve birbirine kenetli bir milletiz ki; yangını duyan herkes bir şeyler yapma derdinde yangını söndürmeye gidemeyen çalışanlara yardım için yemek yapıp ayran, süt götürmeye çabalıyor. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Siz bu ülkenin kahramanlarısınız. Sizlere minnettarız.
Klavye başında boş boş oturup çalışanların maaşını hesaplayan boş beleş insanların lafları umurumda bile değil. Vallahi itfaiye, jandarma ve polis dostlarımın aldıkları para analarının ak sütü kadar helaldir. Sivil toplum kuruluşlarındaki gönüllü yiğitlerimiz AKUT, Ülkü Ocaklarındaki tüm evlatlarımız, kendi imkanı ile gelip bir canlı kurtarma ümidi ile su taşıyan herkese devletimiz para vermeli… Canlarını hiçe sayan her yiğit insan bizim kahramanımız!
Bu vatan bizim; her karış toprağında kanımız, terimiz ve emeğimiz var. Bunu elimizden almaya çalışanlarla da hesabımız olacak. Yangını çıkartanların cezasını ormanı söndürenler versin. Rabbim kahrı perişan eylesin ama bu dünyada da bir bedeli olsun. Verdiğimiz vergilerle cezaevinde yiyip içip yatmalarına vicdanım ve Türklüğüm kabul etmiyor.
Yangını çıkartanlar ve sebep olanlar ormanları fidelendirme de görev alsınlar. Yemeksiz susuz fide diksinler. Sonra gidip yine cezalarını çeksinler…
Bir kez daha gördük ki biz kenetlenerek ve her sıkıntıya koşarak birbirimizi kurtarıyoruz. Birlikte güzel, özel ve kıymetliyiz. Hainler ve caniler dışında hepinizi çok seviyorum.
Biz birlikte güzel ve özeliz… Yine kalkacağız ve yine koşacağız…
Biz hasta denilen vatanı kurtarıp şahlandıran nesiliz, umutsuz olmak bize yakışmaz diyorum. Yeter ki üzerimizde ki şu tozları silkeleyelim rehavete ve kasvete kapılmayalım.
Ata’mın dediği gibi; “Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.”


