Çocukluğumda ve ergenliğimde oynamayı sevdiğim GTA oyunlarının araba ve müzik zevkimde ciddi bir etki bıraktığını inkar edemeyeceğim. Ama okumayı ve araştırmayı sevmem benim bu alanlara yeni şeyler koymamı da sağlamadı değil. Mesela Sovyetlerde en üst düzey makam arabası olarak üretilen arabaların doğal olarak ABD’de geçen bir oyunda olması mümkün değil ama o arabalar zaten klasik amerikan arabalarının bir nevi kopyası; Chevrolet Impala, Checker Taxi… Ayrıca Komünist nostalji olarak adlandırılabilecek ürünlere ve hediyelik eşyalar gibi şeylere de oldukça ilgim var. Bir GTA benzeri oyun da bu tarz nostaljik ürünleri içerse çok güzel olur bence; Lada arabalar, Ampelmännchen trafik lambaları…
Sahra altı Afrikasının halklarının sanata inanılmaz ölçüde yetenekli olduğunu düşünüyorum; gerek müzik olsun, gerek resim ve heykel gibileri… Afrika sanatlarının modern dönemdeki batı sanatını da etkilediği söylenir. Zaten Afrika kökenli sanat ürünleri ve hediyelik eşyalar gibi şeyler benim gibi pek çok insanın ilgisini çekmiyor mu? Onların müziği de olumlu anlamda bir ayrı bence! Pek çokları onların müziğini ilkel kabile tam-tamları olarak görebilir ama bu müzikler beni inanılmaz derecede cezbediyor. Bir müzik hocası da yıllar önce Afrika’daki toplumların tamamen kendilerine özgü müzik aletlerleri olduğundan bahsetmişti. Ayrıca Amerika kıtasına giden köleler nedeniyle bu coğrafyanın kültürü de Afrika’dan belli oranda etkilenmiş durumdadır. Popüler kültürü her ne kadar çok sevmesem de Voodoo’nun ve benzerlerinin popüler kültüre mal olmuş halleri de benim çok ilgimi çeken ürünler arasındadır. Papua toplumları ve Amerikan yerlileri gibi halklara da değinmeden geçmeyeyim…
Japonların Ukiyo-e sanatını batı tarzı yapılan resimlerden çok daha fazla beğeniyorum. Bana göre onların hem renkleri çok daha güzel, hem de temaları daha bir ayrı oluyor. Garip bir şekilde batı menşeili sanatların çoğunu pek de sevemiyorum. Ben kendimi çok uzun süre sanat ve estetik zevki olmayan biri olarak görürdüm. Sonrasında anladım ki benim de sanat zevkim var ama ana akımdaki zevklerden çok farklı bir dünyam var. Bu zevklerden en garibi belki de benim bir commieblock hayranı olmamdır. Her nedense Sovyetlerin ve doğu bloğunun toplu konutları benim inanılmaz ilgimi çekiyor. Tabi bu alanda da benim kendime özgü olup o alanın ana akımına uymayan görüşlerim bulunmuyor değil. Bunun dışında New York’un mimarisi ve silüet’i de bana oldukça hoş gelir. Elvis de batılı sanatçılar arasında benim sevdiklerim arasındadır.
Sanat sanat için midir; yoksa toplum için mi? Bence her ikisinin de yeri ayrıdır. Mesela Kuzey Kore’de ideoloji nedeniyle Toplumcu Gerçekçilik oldukça ön plandadır ve pek çok yerde kolaylıkla karşılaşabilirsiniz. Buna karşın dünyada tam ters görüşleri benimseyen kesimler de mevcuttur. Sovyetlerin çizgi film konusunda oldukça başarılı olduğu söylenir. En öne çıkmış olanlarından ‘Nu, Pogodi!’ ve ‘Cheburashka’, toplumcu gerçekçi değildir. Bu eserlerde kaliteyi arttıran şeyin de Komünist sistem nedeniyle ticari kaygının olmaması gösterilir! Ülkemiz, toplumcu gerçekçi edebiyatta epey kaliteli yazarlar çıkarmıştır. Sovyetler ve Kuzey Kore gibi yerlerin ise Toplumcu Gerçekçi görüşle çizilmiş posterleri benim oldukça ilgimi çekiyor.
Hindistan’da ana akım sinemanın dışında bir de Paralel sinema olarak adlandırılan çok daha farklı bir sinema olduğunu biliyor muydunuz? Bu sinema türünde ana akım filmlerde oynayan oyunculardan bile oynamış olanlar vardır. Ayrıca Ana akım sinema ve Paralel sinemanın bir karışımı denebilecek 1998 yapımı Satya filmi ile başlatılabilecek süreçte iki alanın da etkilerini barındıran filmler çekilmiştir. Nedense popüler kültüre bir antipatim var. Belki önyargılı yaklaşıyorumdur. Çocukken şarkıların neden neredeyse tamamının kadın-erkek ilişkilerini konu aldığını çok merak ederdim ve bu konunun dışında sözleri olan şarkıları da çok severdim. Bunun dışında Ben-Hur, On Emir, Spartacus ve Büyük Firar gibi filmlerin çekilmiyor oluşunu da çok üzücü buluyorum.
Oldukça hoş bulduğum Güney Asya kamyon sanatını da son örnek olarak eklemiş olalım.
‘Zevkler ve Renkler tartışılmaz’ denir. Bu da benim görüşlerim!
Sevgi ve selametle!