Bayram günleri vardır, bir de bayram sevincinin yaşanabileceği geceler!
Ebedi huzurun, mükafatın müjdesine ulaşabilme imkanını bizlere sunan bir geceyi yaşayacağız bu gece! Bin aydan daha hayırlı olan bir gece!
İnsanlığın ayaklar altında olduğu karanlık bir çağın bitişine vesile olan ilahi kitabımızın indirilmeye başlandığı leyletü’l-Kadr, gökten nur üstüne nurun yağdığı ve sabahına kadar bunun devam ettiği çok özel bir zaman dilimidir. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek bu geceyi ihyâ edenlerin geçmiş günahlarının affedileceğini müjdelenmiştir (Buhârî, “Fazlü leyleti’l-Ḳadr”,1) Yani sayfaların ilahi rahmet ile pak kılınabileceği bir gece bu gece. Buna nail olmak için ne çok emek sarfetmek gerektiğinin de altını çizmeliyiz. Yoksa bu geceyi yaşayan her kul aynı şerefe erişemeyecektir. Allah Rasulü’nün ifadesi ile en başta bu geceye ve Rabbimizin onda lütfedeceği müjdelere iman etmek gerek. Onun kudretiyle her şeyin var olduğuna iman eden kalbin bu geceye dair ümit ve iştiyaki de aynı derecede kavi olmalı. Meleklerin ve Cebrail (a.s.)’in o gecede Rabbimizin izniyle her türlü iş için ineceğine ve tanyerinin ağarmasına kadar gecenin hayrının devam edeceğine (Kadir, 97/ 3-5) tam olarak iman etmek gerekir.
İkinci olarak geceyi en güzel şekilde ifa edip bol taat ve ibadet ile geçirmeye gayret göstermek gerekmektedir. Yoksa meleklerin kanatlarında asılı olan rahmet nüvelerinden bir zerre dahi nasibimiz olmaz. El açmayan kulun Rabbimizin lütfuna erişmesi mümkün müdür? Gecenin yarısında “yok mu isteyen kulum, vereyim.” diye buyuran Rabbimizin davetine, icabet etmeyenin kazanç elde etmesini beklemek doğru gözükmemektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Ramazanın son on gününde i‘tikâfa girer, dünyevi işlerden uzaklaşırdı. Geceleri teheccüdde ayakları şişinceye kadar ibadet ile vaktini geçiren Allah Rasulü bu son on günde ibadetini daha da artırır, ehline ve ashabına da bunu tavsiye ederdi. Tefekkür, tezekkür ve ibadet ile geçirilen son günler Kadir gecesine ulaşmak için de bir gayret ifade etmektedir. Çünkü bir hadisinde Peygamberimiz Kadir gecesini Ramazan’ın son on gününde aramamızı bizlere buyurmaktadır. Kaçırılmaması gereken aranır. Bulunursa da kıymetince değerlendirilir. Bin ayın değerinin ötesinde bir kıymeti bulunan bu geceye dair iştiyakı yaşayan Hz. Aişe (r. anha) annemiz bir Ramazan ayında kendisine :
– Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
-Allahım! Sen çok affedicisin, affı seversin, beni de affet!” şeklinde dua etmesini tavsiye buyurmuştur. (İbn Mâce, Dua, 5)
Evet bu en önemli hakikattir. En çok ihtiyaç duyduğumuz şey “Af” dır. Affedilmektir. Affa olan muhtaçlığımız hiçbir şey ile kıyaslanamaz. Günahkar, mücrim hallerimiz ile ellerimizi açtığımızda Rabbimizden başka şeyler istemeye yüzümüzün olması için önce onun bizi bağışlamasını, affedip bizden razı olmasını talep etmek etmek zorundayız.
Ramazan-ı Şerif hürmetine, leyletü’l-Kadr hürmetine, Habib-i Ekrem’i hürmetine, Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm hürmetine, rahmeti her şeyi kuşatan Rabbimizin bizleri affedip cehennem azabından azad edeceğini ümid ediyoruz.
Lütfeder, nasib eder duasıyla…
Kadir gecemiz mübarek olsun.