Avatar Aang dizisinde Aang’e arkadaşı Kral Bumi’nin önerdiği ve kendisinin de ustalıkla kullandığı taktik. Kendisi bunu ‘Hiçbirşey yapmamak’ olarak tanımlıyor. Wu Wei konseptine de biraz benziyor.
Sevdiğim bir bilgisayar oyununda terörist kısımın taktiklerini okuyordum; teröristlerin güçlü ve donanımlı üniteleri yok, bundan dolayı da kurnaz hamleler yapmaları gerekiyor. Bumi’nin durumunda da düşmanları onun karşısında kat be kat avantajlı durumdalar ama o bekleyerek ve dinleyerek en zayıf oldukları zaman ve yerde hamlesini yapıyor. Sun Tzu‘nun yazdığı Savaş Sanatı’nın bir hayat felsefesi olduğunu söylerler. Bu bahsettiğim şey de neden hayat felsefelerinden biri olmasın ki? Gerçek hayatta da bizden çok avantajlı rakiplerle ve düşmanlarla karşılaşıyoruz. Şahsen bunu az yaşamadım. Hayat adil değildir; bu söz sevilmese de çok karşımıza çıkar ve doğrudur da. Hali hazırda eşitsiz bir maç olmasının dışında ayrıca direkt hamleler yapmaya uygun olmayan bir mizaca sahibim. Neden hayat karşısında böyle bir taktik uygulanmasın ki? İstisnasız herkesin ve herşeyin zayıf olduğu bir zaman ve yer vardır. Beklemek ve Dinlemek bu işe yarar. Hesabını kitabını yaparsın, o sürede dinleyerek edindiğin bilgileri de eklersin ve doğru zamanda doğru yere hamleni yaparsın. İrili ufaklı zalimleri geriletmek için bu iyi bir yol olabilir.
Wu Wei, kabaca ‘Enerjini mücadeleye değil sakinleşmeye harcamak ve bunun başarılması halinde de çözümün kendiliğinden gerçekleşmesi’ şeklinde özetlenebilir. Sakinleşmeyi başardığınız takdirde bilinçaltınız sizin yerinize işi yapacaktır veya kolay bir çözüm sunacaktır. Burada zor olan sakinleşmektir. Sonuç alacak kadar sakinleşebilmeyi öğrenmek çok uzun zaman alır ve çok da emek ister. Meyvelerini ise ustalaştıkça yersiniz. Ama yeteri kadar ustalaştığınız takdirde en olmayacak işleri bile şaşırtıcı kolaylıkla başarmayı öğrenebilirsiniz.
‘Beklemek ve Dinlemek’, adil olmayan hayatta başarının sırrı olabilir. Hayat adil olmadığı için birçok maça eşitsiz olarak çıkacaksınız. Doğrudan hakkınızı arama imkanınız birçok zaman olmayacak. İçinizden birşeyler de sizi hemen harekete geçmek için dürtecek veya bekliyor olmak başka şekilde size acı verecek. Ustalaşmak çok zordur. Ama zaten hayat bize hiçbir zaman rahat vermeyecek; zevk ve lezzet illaki kesilecek, acı ve keder ise mutlaka bir yerde hepimizi bulacak. Dinler, felsefeler, öğretiler ve hatta bilim bile bu yüzden vardır. Buddha bu uğurda sarayından kaçmıştır çünkü para herşeye çözüm olamamıştır. Sadece insanlar için değil istisnasız bütün canlılar için hayat çok zordur. Bu nedenle insanın ruhu uğrunda sıkı çalışmaması için bir neden yoktur. Fakat bu zorlu bir yol olduğu için insanların çoğu günlük eğlenceler gibi geçici çözümleri tercih eder. Bunlar fazla çaba harcamadan anında acıyı keser ama dediğim gibi geçicidir ve etkisi geçtiğinde yeni dozu almanız gerekir. Yeni doza erişiminiz ise her zaman garanti değildir. Ayrıca bazı acılar o kadar yoğundur ki dozu alsanız ve istediğiniz zaman alabilseniz bile bir işe yaramaz.
Hayat zor ve acılıdır. Mesele sakin olabilmekte. Sakin kalabilmekte. Ama öyle anlar vardır ki hayatta, o anlarda sakinliği ve dinginliği koruyabilmek çok büyük bir maharet ister. Günümüz dünyası başarıyı oldukça önemser. Ama ne başarısı? Ne konuda başarılı olmak? Kefenin cebi yoktur. Bir hadiste dünyadaki malların varislerin malı olduğu söylenir. Ayrıca mutlu huzurlu değilseniz ne önemli olur ki bu hayatta? Sağlık bile önemsizleşebilir bazı zamanlarda. Bana sorarsanız bu hayatta en önemli şey bilgeliktir. Hormon yığını olarak görmek kendimizi ne kadar doğrudur? Makine miyiz? Taştan değiliz! Duygularımız var. Ruhumuz var. Zihinsel, Ruhsal, Duygusal anlamda ilerleme ve gelişmeden daha önemli ne olabilir ki hayatta? Bilgelikten daha önemli ne olabilir ki bu hayatta? Ama bunu çok az kimse önemser. Gerçi biriniz de ‘Çoğunluk haklı, sen yanılıyorsun’ diyebilir elbette. Belki de gerçekten de çoğunluk haklıdır. Ama bunu nasıl bilebiliriz ki? İstisnasız herşey sorgulanmalı! ‘Ama’ ve ‘Fakat’ yok!
Gerçeğin ve doğrunun peşinde olmak çok zordur. Bedeli de çok ağırdır. Çin tarihinde Taoizm bazı dönemlerde rağbet görmüş, bazı dönemlerde ise gözden düşmüştür. Ama ilginç bir felsefe. Legalizm ve Taoizm beni cezbetmiştir. Tabi bilgeliğe giden pekçok yol vardır. Sonuçta bazı arabalar otobanlara uygunken, bazıları ise köy yollarına uygundur. Nakşibendi tarikatında bile ‘Çarşaf giymeyen bu kapıdan nasibini alamaz’ diyen bir Ali Haydar Efendi ve ‘Namaz kılsın yeter’ diyen bir Menzil Şeyhi olabilmiştir. Şu da var ki insanların mizaçları ve hayat tecrübeleri birbirinden çok farklıdır. Dolayısıyla hal tavırları da birbirinden çok farklı olabilir. Beklemek ve Dinlemek, bazılarına hiç uymayabilir. Zaten ben de sabrı öğrenmekte epey zorlanmıştım. Dediğim gibi mizaca uyan yollar birbirinden çok farklı olabilir. Tabi her şey sorgulanabilir. Sorgulanmalı da!
Seçim sizin! Kendi kararınızı kendiniz vermelisiniz! Son söz olarak eski Hint büyüklerinin sahte gurulara karşı önerdiği çözümü tekrarlıyayım: ‘En iyi guru içinizdeki gurudur’.