Bu hafta sizler için Eylül 1929’a ait bir yazıyı paylaşıyorum. Yalova’nın o tarihlerde ne kadar çok önemsendiğini görmenizi istiyorum.
…
Gazi hazretlerinin yeni bir ümran ve terakki eseri olarak memlekete kazandıracakları Yalova kaplıcalarının suları Bizanslılar tarafından bu üç timsal ile ifade ediliyordu.
Kuvvet, Gençlik ve Zürriyet…
Eski mitolojilerin en büyük ilâhı Jüpiter, Jüventa yani gençlik perisini çeşmeye kalbetmiş, bu çeşmenin sularına öyle bir sihir katmış ki orada yıkananlar ve o sudan içenler ebedi gençlik sırrına mazhar olurlarmış. Fransızcada bu eski efsanelerde yanlış yazımlı olarak kullanılan “ Juvans Çeşmesi” tabiri sonsuza kadar gençlik bahşeden efsanevi sulara sembol olmuştur.
Efsaneyi hakikat sanan insanlık uzun asırlar bu abıhayat çeşmesini her yeni keşfettiği kıtada aradı…
Meğer bu su yanı başımızda imiş…
Ta Bizans devrinde 1500 sene evvel dünyanın her tarafından gelen ve aralarında imparatorlar ve imparatoriçeler bulunan hastaların şifa aradıkları Yalova kaplıcaları, tarih ve tecrübe gösteriyor ki Juvans Çeşmesi efsanesinin hakikate en yakın şeklidir.
Bizanslılar bu hamamların hala mevcut kalan mermerleri üzerine işledikleri üç timsal ile Yalova sularının insana kuvvet, gençlik ve zürriyet temin ettiğini tespit etmişlerdir…
Bilenlerin tecrübesi de bunu ispat ediyor; kuvvet, gençlik ve zürriyet…
İhtiyarlar genç kalıyor, zayıflar kuvvet buluyor, hiç çocuğu olmayanların zürriyeti çoğalıyor!
Efsanevi Juvans Çeşmesi, fanilere bundan başka bir şey mi vadediyor?
Tesadüfen Yalova’ya teşrif eden Gazi Hazretleri suların özelliklerini evvela senelerden beri kaplıcaya devam ederek tesirini bizzat tecrübe eden ve 80 yaşındaki sıhhat ve dinçliğini bu sulara medyun olduğunu söyleyen Dr. Şükrü Paşa’dan dinlemişler. Eski bir kimya profesörü ve aynı zamanda maden suları mütehassısı olan ihtiyar doktorun izahatı Gazi hazretlerinin nazarı dikkatlerini çekmişlerdir. Bundan sonra Gazi hazretleri suların özellikleri hakkında tarihin aktardığı mühim bilgileri incelemişler ve maden suları ilminin son asırda vasıl olduğu neticelere nazaran Yalova sularının tesiri derecesini tahkik ettirerek bu suların Avrupa’da mevcut emsaline çok üstün olduğu neticesine vasıl olmuşlardır. Filhakika 15 sene evvel bir İtalyan şirketi bu suları Turcoing’de uluslararası maden suları sergisine göndermişti. Bu sergide suları tahlil eden heyet, Yalova’nın radio-activite itibarıyla bütün Avrupa sularına üstün olduğunu tasdik etmiş ve bir şahadetname ile bir altın madalya vermiştir. Bu müşahede ve araştırma neticesinde Yalova kaplıcalarının memleket için büyük sıhhi ve iktisadi faydaları olacağını takdir eden Gazi Hazretleri Yalova’nın imarını emir buyurdular. Bu suretle mesut bir tesadüf İstanbul’a ve bütün memlekete cihanda misli bulunmayan sıhhi bir mamure, dünyanın her tarafından insan celbedecek ve memleketin servetine tesir edecek bir su şehri kazandırmış oluyor. Milletin ilerlemesini, memleketin imarını kendine hayatta yegâne gaye bilerek bu uğurda çalışmaktan ve yorulmaktan yılmayan Büyük Gazi’nin Yalova hakkındaki fikir ve tasavvurları memleketimiz için çok mühim bir kazanç olacaktır.
Bu güzel ve fevkalade faydalı tasavvurlarını en yakın bir zamanda kuvveden fiile çıkarmak arzusunda bulunan Reisicumhur hazretleri evvela bataklıkların kurutulmasını, ormanların ıslahını, asfalt otomobil yolları yapılmasını emir buyurmuşlar ve Avrupa’da mevcut su şehirlerine üstün en asri teçhizata malik bir plan yapılmasını meşhur mütehassıs M. Örle’ye havale etmişlerdir.
Bu sene yapılan tamirattan başka plan tatbik edilmeye başlanınca 2 milyon lira sermayeli bir şirket teşkil edilecektir.
Gazi hazretleri bu şirketin teşkili için lazım gelen esasları düşünmüş ve hazırlamış bulunuyorlar. Bu şirket Yalova’yı en mükemmel bir kaplıca şehri haline sokacak, Yalova sahiline deniz hamamları, plaj, oteller, gazinolar da yapılacak, Yalova arkasında 800 metre yükseklikte bulunan dağa dişli dağ şimendiferi inşa edilecek ve dağın tepesine bir sanatoryum oteli inşa olunacaktır. Her halde İstanbul’a bir saat gibi yakın bir mesafede Gazi’nin ümran faaliyeti sayesinde mükemmel bir su ve sayfiye şehri kazanmış olacağız. (Akşam Gazetesi, 08 Eylül 1929 Pazar)