yalovahabercihabergazetegündemgüncelson dakikaenflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhpak parti
DOLAR
34,4590
EURO
36,3651
ALTIN
2.960,55
BIST
9.295,20
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yalova
Parçalı Bulutlu
20°C
Yalova
20°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Az Bulutlu
11°C

MARMARA’NIN İNCİSİ, HAYALLER KASABASI ÇINARCIK

25.02.2024 18:04
0
A+
A-

 

Hayaller kasabası, Marmara’nın İncisi Çınarcık’la ilgili bir hatıra yazısını sizlerle paylaşıyorum. Hatıra 1935 yılında Salahattin Güngör tarafından yazılmış. Umarım beğenirsiniz.

ÇINARCIK’TA BİR GÜN…

İstanbul Çevresinde Bilmediğimiz Daha Ne Güzel Yerler Var!

Verem Mücadele Kurumunun çifte aylı bayraklarıyla süslenen Şirket-i Hayriye’nin 68 numarasını uzaktan görünce:

-Hah, dedim, Çınarcık’a gidecek Vapur!

Ve saatime bakarak adımlarımı biraz hızlıca atmaya başladım. Çünkü hesapça vapurun kalkmasına birkaç dakika vardı. Evdeki hesabın çarşıya uymayacağını ve hele bir gezinti vapurunun hareket saatine hiç güvenilmeyeceğini sonradan anladım.

Daha yarım saat köprüye yaslanarak bekledik.

Bu arada hava gitgide kararıyordu. Yolculardan biri yanındakinin kulağına fısıldadı:

-Sakın, bizim Çınarcık eğlentisi, Karagöz’ün Yalova Sefası’na benzemesin…

-Onun orasını bilmem artık…

Arka güvertede kendime bir yer seçip henüz yerleşebilmişim ki vapur düdüğünü çaldı.

Yalova’nın bu böyle çok sevimli köyüne dargın ve çatık kaşlı bir hava ile yaklaştık. Fakat iskeleye yanaşamadık. Kuvvetli dalgalar (68) i durmadan geriye atıyordu. Makinalar isyan etmiş:

-Çabalama kaptan, ben gidemem diye haykırıyordu.

Bu deniz, Şirket-i Hayriye’nin vapuruna değil, değme büyük yolcu vapurlarına bile pes dedirtirdi. Güvertenin her yanından ayrı ses çıkıyordu. Vapurun dalgalarla mücadelesi, yirmi dakikadan fazla sürdü. Artık iskeleye yanaşıyoruz. Ama ne yanaşma… İskele, bir anda minare boyu yükselip, derin bir kuyu gibi alçalıyor. Yolcuların dışarı çıkmakta çektikleri zorluğu görünce ben doğruca kameraya çekildim. Kalabalık biraz aralandıktan sonra çıkmak en iyisiydi.

Kamarada, Çınarcık’ın nahiye müdürü Nuri, beni çok sevimli ve konuşkan bir zat ile tanıştırdı. Eski Kastamonu Valisi İzzet Tevfik!…

Uzun yıllar valilikte bulunan İzzet Tevfik’le o kadar çabuk ahbap olduk ki, vapurun iskeleye yanaştığını bile unuttuk.

Bir de ne görelim, vapur denizin ortasına açılmamış mı?

Nahiye müdürüne telaşla sorduk:

-Eyvah… Şimdi ne yapacağız?

Nuri, mahallinin en yüksek mülkiye memuru olduğunu hatırlatan bir sükûnetle:

-Merak etmeyin… dedi. Ben sizi ne yapıp yapar, dışarı çıkarırım!

Gerçekten ne yapıp yaptı, bizi dışarı çıkardı. Fakat o bizi çıkarıncaya kadar aradan yirmi dakika geçti. Bu yirmi dakikanın ilk on dakikası içinde kaptanı arayıp bulduk. Kaptanın yüzü dalgalı bir deniz gibi karışmıştı; hafifçe sitem edecek olduk:

-Bizi burada bıraktın, bay kaptan!…

Başını salladı:

-Denizler fena… Başka çare yoktu.

-Tekrar yanaşmayacak mıyız?

-İmkânı yok! Vapuru parçalarız!

Bir saniye düşündükten sonra sözüne devam etti:

-Biraz daha beklerim. Olmazsa başımı alıp dönerim.

-Ya buradakiler?

-Vallahi, ne yapayım. Talihlerine küssünler. Ben inspektörlükten böyle emir aldım!…

Tam bu sırada bizden önce dışarı çıkan nahiye müdürünün himmetiyle bir büyük pazar kayığı, cankurtaran gibi imdadımıza yetişti.

Zar zor, bağıra çağrışa, denize dökülmeyi göze alarak kayığa atladık. Çınarcık Gazinosu, panayır yeri gibi kalabalıktı. Geniş yapraklı çınarların altında zar zor sofralar kurulmuştu. Biz de kendimize bir masa seçerek İzzet Tevfik, nahiye müdürü Nuri, ben, etrafına dizildik.

Hele şükür, denizde boğulmadan dünya gözüyle Çınarcık’ı görmek kısmet olmuştu. Eski Vali İzzet Tevfik, tatlı hatıralarıyla işitilmemiş fıkralarını hep buraya saklamıştı. O söyledi, biz dinledik. Arada bir biz söyledik, o dinledi.

Nahiye müdürü Nuri, burada gerçekten bir şarbaydı (Şehrin bayı). Halkın istirahati için durmadan emirler veriyor, isteyenlere otomobil, araba buldurtuyor, herkesin arzusunu yerine getirmeye çalışıyordu.

Bu aralık önümüze bir su getirdiler:

-İçin bu suyu… dediler, her yerde bulamazsınız!

-Adı nedir?

-Hasan Baba Suyu… Kaynağı şu ilerideki tepededir!

Çok lezzetli bir su idi bu Hasan Baba Suyu… Yolculardan bazıları, eşeklere binerek Hasan Baba suyunun kaynağına kadar gitmeyi göze aldılar. Bu işi biz de yapacaktık. Fakat köyün içinde dolaşmayı, daha az yorucu bulduk.

Çınarcık Hükümet Konağı’nı -yeni yapılmış, minimini, beyaz boyalı şirin bir bina- gördükten sonra, köyün egemenlik savaşı sıralarında Yunan kurşunlarıyla delik deşik olan camiini, yine bu yakınlarda yapılan okulunu gördük.

Çınarcık’ın yedi parça köyü var. Köylülerin hepsi çalışıyor.

Yolda yüzünden sağlık fışkıran Hasan Baba ile tanıştık. Ben bir aralık:

-Bu köyde ne çok Hasan Baba var! Diyecek oldum.

Hasan Baba güldü:

Bir Hasan Babamız da şu tepede yatar!

İzzet Tevfik güldü:

-Seni gördük ya… Öteki Hasan Baba’yı da başka vakit ziyaret ederiz.

Çınarcık’ın minimini gazinosunda akşam o kadar çabuk geldi ki, biz de şaştık.

Neyse ki deniz biraz yatışmıştı. Kaptan, büyük bir ustalıkla vapuru iskeleye yanaştırdı.

İstanbul’a dönerken, Çınarcık’a yaz mevsiminde hiç olmazsa haftada bir gün, niçin bir vapur işletilmediğini kendi kendime sordum.

Bu güzel köye, İstanbullular, kısa zamanda öyle alıştılar ki…

Gece, güzel bir mehtap altında Ada’ya yanaşırken karşı kamaradan, melek kadar güzel bir genç kızın sesi geliyordu:

“Kedersiz hiç, çoşar ağlar, yanar bu kalbi giryanım;

Ağardı saçlarım kâfir, âninçün bak, perişanım!”

Selahattin Güngör

Tan gazetesi 18.09.1935, sayfa 6

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.