Pek çoğumuz oldukça sıkıntılı bir dönemden geçiyor olabiliriz. Pek çoklarının yeni beceriler kazanmak için değişik kurslara gittiğini ve felsefeye yöneldiğini duyuyorum. Bana sorarsanız bu sıkıntılar olup da bu nedenle insanların böylesine yararlı uğraşlara yönelmiş olmaları, o sıkıntıların hiç olmamasından çok daha iyi bir seçenek. Edinecekleri yeni becerileri ve fikirleri edinmeleri hem kendileri hem de hepimiz adına oldukça iyi bir haber.
Bilimsel metod… Neden bilimsel metod? Neden sadece tek bir bilimsel metod var? Halbuki 18. Yüzyılda ‘Deney ve Gözlem’ kliğinin karşısında akıl mantık hesaplarını öne çıkartan Rasyonalistler yok muydu? Bir de Sezgicilik ve Henri Bergson var tabi! Neden sınırlayalım kendimizi? Kaldı ki doğaüstü güçler, gerçekten de doğaüstü mü? Dünyadan izole bir kabilenin yanına cep telefonuyla giderseniz, o cep telefonunun tanrılarla konuşmak için bir aygıt olduğuna inanmazlar mı sizce? 300 yıl önce elektrik bile yoktu hayatımızda! Ortaçağ avrupasında keşfedilen tarım teknikleri ve ağır pulluk, devrim yaratmış ve nüfusu katlamıştı!
Elimizden gelenin en iyisini yapmalı ve elimizden gelenin en iyisinin sınırlarını da olabildiğince genişletmeliyiz! İnsanlar nedense kapasitesinin zirvesine ancak zorunda kaldığında çıkmaya çalışıyor. Halbuki kapasitemizin zirvesine çıkmak ve o zirveyi de taşıyabildiğimiz kadar yukarılara taşıyabilmek için illa da zorunda kalmamız mı gerekiyor? Neden zorunda kalmadan bunu başaramıyoruz? Zorunda kalmaya ihtiyacımız olmasın! Ama oluyor! Olmaması için farkındalık gerekli. Ama bu, birçok zaman başarılamıyor! Bu çok kötü!
İnsan zorunda kaldığında açık havada bile uyuyabilir ve 2-3 gün yemek yemeden durabilir. Babam, 99 depreminden önce sürekli olarak hasta iken depremden sonra ilk yıl hiç hasta olmamıştı. Teorik olarak; kafamızdan silmeyi başarabilirsek, en şiddetli ağrıları bile yokedebiliriz. Zihnimizin sandığımızdan çok öte yetileri ve becerileri vardır. Ama kullanamıyoruz. Bazılarını da ancak en acil durumlar devreye girdiği zaman kullanabiliyoruz! Peki ya bir yolunu bulabilsek de yalnızca acil durumlarda çalışan yetileri, ve hatta acil durumlarda bile kullanamadığımız yetileri dahi kullanabilir hale getirsek kendimizi? Bir anda olmaz. ‘Ol de olsun’ denir ama bu lafta çok kolayken uygulamada inanılmaz bir emek gerektirir ve bu beceriyi elde edenler belki yalnızca onyıllar boyunca talimler yaparak bu noktaya gelmiştir.
Sokrates, istisnasız herşeyin ‘Sokratik yöntem’ adını verdiğimiz sorma ve doğurtma gibi yöntemleri kullanarak yalnızca akılla bulunabileceğini söyler. Jain felsefesine göre ise insan herşeyi bilebilir; ama karmik parçacıklar buna engel olur! Gerçekten de insan sakinken herşeyi kolaylıkla ve yüksek isabetle hesaplayabilir, ancak gergin ve huzursuzken normalde çok kolay olan işler bile çok zorlaşır.
Okumak ve öğrenmek yetmez! Düşünmek ve sorgulamak da ayrıca önemlidir! Sorgulamazsanız, size sunulan bilginin doğru olup olmadığını nasıl bilebilirsiniz? Ya kandırılıyorsanız? Ya sömürülüyorsanız? Ya bunların farkında bile değilseniz? Ayrıca düşünmeden nasıl yeni bilgiler üretebilirsiniz? Peki ya kitaplarda yazmayan bilgilere nasıl ulaşacaksınız düşünmez ve sorgulamazsanız? Bir insan, tek bir kitap dahi okumadan ve hatta okuma yazma dahi bilmeyip köyünün dışına çıkmadan ömrünü geçirmiş olsa bile oldukça bilge bir kimse olabilir ve öylelerinden hiç aklınıza gelmeyecek, ancak çok da ihtiyacını duyacağınız şeyler öğrenebilirsiniz!
Hakikat, 3 boyutlu bir puzzle gibidir. Parçaları oraya buraya dağılmıştır. Bazı parçaları binyıllar içinde günümüze gelememiştir. Etraftaki bazı parçalar da Hakikat’e değil sahte gurulara aittir. Böyle bir puzzle; nasıl bir araya getirilir? Kolay değil elbet! Belki de en zoru, insanın kendi içindeki önyargıları temizlemesi olacaktır. Birbirine zıt görünen görüşler, aslında birbirine zıt olmayıp tam tersine birbirini tamamlıyor olabilir. Ama hepsini birleştirdiğimizde ortaya çıkan şey; çoklarının, ve hatta kendimizin dahi hoşuna gitmeyecek bir şeydir. Zaten Pisagor da talebelerini uyarırmış ki onlara anlattığı dersleri sakıncalı kimselerin yanında konuşmasınlar çünkü Pisagor’un anlattığı şeylerin duyulması Pisagor’un ve talebelerinin başını belaya sokabilirdi.
Hayrın ve şerrin ne olduğu hiç belli olmaz. Hayır dediğiniz şey şer, şer dediğiniz şey de aslında hayır olabilir bu hayatta. ‘Hayırlısı olsun’ demek en iyisi olacaktır. İnsanların anılarını araştırın! Kim bilir bu dediklerime daha nice örnekler bulacaksınız…