Böyle gelmiş böyle mi gidecek; yoksa bu girdaptan çıkacak mıyız?
- YA laf kalabalığıyla 26 senemizi heba ettiğimiz gibi önümüzdeki yılları da tüketip gideceğiz..
YA yorgun-eski binaların yeniden sağlıklı bir tespitini yapıp bunların yerine yenilerinin yapılması için devletten destek bekleyeceğiz..
- YA DA 40-50 yıllık binaların bir kısmını devlet, vatandaş ve özel sektör desteği ile bir kısmını da ada bazlı kat artışı ile süratle yenileyecek ve 26 yıllık azaptan kurtulacağız..
YALOVA YOL AYRIMINDA!
- Haber/Yorum - İbrahim Yurdagül
Yalova’da, başını Belediye Başkanı Mehmet Gürel’in çektiği bir imza kampanyası var; ‘YARISI DEVLETTEN’ başlığı altında, kentsel dönüşüm için binaların yenilenmesi noktasında devletten destek isteniyor. Niyet güzel olabilir, aslına bakıldığında bir noktada doğru bir bakış açısı da olabilir; ancak söz konusu talebin büyük bir eksiği var; o da şu: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü yetkilileri Yalova merkezde en son ne zaman bir güncelleme yaptı ve kaç binanın acilen yıkılması gerekiyor, toplam maliyet, dolayısıyla devletten talep nedir; belli değil. Bir defa şunun altını çizmekte fayda var. Aslında binalarda teste gerek bile kalmadan, 1999 büyük Marmara depremini görmüş eski ve yorgun binaların tamamı kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında değerlendirilmeli.
- KİMSE KİMSEYİ KANDIRMASIN.
Yıllardır söylemde kalan ancak bir türlü yaşama geçirilemeyen kentsel dönüşüm, birkaç binada üç-beş daire-dükkan sahibinin bir araya gelerek, ‘Biz binamızı yıkıp yeniliyoruz’ demesiyle sağlanmaz. Kaldı ki, yıkılıp inşaatı bekletilen onlarca bina var; Yalova merkezde. Böylesine önemli bir organizasyona ilişkin, yıkılan binanın önüne iki tane tabela asıp, ‘Bu bina kentsel dönüşüm kapsamında yıkılıp yeniden yapılacaktır’ demekle kimse kimseyi kandıramaz.
- ŞEHRİN ÖNÜNDE ÜÇ SEÇENEK VAR.
Yalova şehrinin önünde bir yol haritası olmak zorunda.
YA 26 yıldır olduğu gibi; önce kendimizi, sonra birbirimizi kandırmaya devam edecek ve laf kalabalıklarıyla oyalanıp kentsel dönüşümü yok sayacağız. Bu durumda olası bir büyük depreme hazırlıksız yakalandığımızda şehri 26 yıldır yöneten hiçbir yönetici-seçilmiş halka hesap veremeyecek. Bu bir seçenek midir; elbette olmamalıdır, ancak hiçbir şey yapmayıp oturup-beklersek bu da bir seçenek, üstelik ‘çok kötü bir seçenek’ olarak tarih sayfalarındaki yerini alacaktır.
YA acilen mevcut sağlıksız bina stoğuna ilişkin envanter yenilenecek, ciddi bir güncelleme ile yıkılması gereken tüm binalar işaretlenecek ve sorunun çözümü için bilinen ekonomik koşullarda her şeyi devletten bekleyeceğiz. Bu da bir seçenek; ancak, ‘sonuç alınır mı?’ derseniz zor; hakikaten çok zor.
YA DA..
Eski binalarda sağlıklı bir güncelleme yapılıp yıkılacak bina sayısı eksiksiz biçimde belirlendikten sonra, maliyetin bir kısmını devlet, bir kısmını hali-vakti yerinde olan hak sahibi vatandaşlar ve özel sektör sağlayacak, böylelikle binaların bir bölümü kat sayıları korunarak yenilenecek. Buna ilave olarak; zemini müsait alanlarda ise devlete ve vatandaşa herhangi bir mali yük bindirmeden, ‘ada bazlı yüksek kat uygulaması’ ile kat sayıları artırılarak aradaki rant müteahhide bırakılacak ve vatandaş tek bir kuruş ödemeden yeni konutuna-dükkanına kavuşacak. Üstelik projenin bu bölümüyle aynı zamanda trafik ve ulaşım rahatlatılmış, ilave yeşil alanlar kazandırılmış olunacak. Uygulamanın benzerlerini İstanbul’un Anadolu yakasında birçok belediyede görebiliyoruz, yıkılan binaların kat sayıları artırılarak yenilendiğine tanıklık ediyoruz.
- SONUÇ.
Şimdi şehri yöneten insanlar oturup düşünsünler..
Hangi yolu seçecekler?
‘Böyle gelmiş böyle gider’ deyip hiçbir şey yapmamaya devam mı edecekler? Yasak savarcasına topu tamamen devlete atıp, sonuç odaklı olmaktan uzak, kısır bir politik kavganın içinde mi olacaklar? Yoksa akıllı bir planlama ile mali yükü tüm kesimlere eşit biçimde pay edip sorunu çözme ve şehri yenileme, insanların canını ve malını koruma yoluna mı gidecekler?
Bekleyip göreceğiz..
