Yavuz Dizdar’ı yıllardır ilgiyle takip ediyorum. Biliyorsunuz Yavuz bey onkoloji doktoru, yani bir kanser uzmanı. Covid-19 salgınının yeni başladığı aylarda, ‘bize salgın hakkında anlatılanların bir kısmı gerçek değil’ dediği için, o günlerde toplumsal bir lince uğradı (Dr. Oytun Erbaş da aynı lince uğrayanlardandı)…
Geçtiğimiz şubat ayında Yavuz beyle, Youtube’daki Hayalhanem kanalında bir söyleşi yapılmış. Hayalhanem 3 milyondan fazla abonesi olan bir kanalmış, ben ilk defa duydum adını. Bu söyleşi de, 6 ay içinde 2 milyondan fazla görüntülenmiş. 35 dakikalık söyleşi gözüme tesadüfen çarptı, ilginç bazı cümleleri duyunca, bu söyleşi üzerine bir yazı yazmaya karar verdim. İşte söyleşiden aldığım bazı notlar:
*****
”Kanser bir hücrenin kendinin ne olduğunu bilememesidir. Kanserin tedavisi kemoterapi ile onu ezeriz, yok ederiz değildir. İkna yolunu izlemek gerekir. Onun sizin iyi hücreniz olmasına ikna edilmesi gerekir” (söyleşide hücrenin hangi yolla ikna edilebileceği detayına girilmemiş, bunu Yavuz bey kitaplarında ve başka söyleşilerinde muhtemelen anlatmıştır).
”Meyvada vitamin çok yok, eser miktarda var, çünkü vitamin olgun ve ilaçlanmamış meyvada olur. Biz bozulmasın diye meyvaları ham topluyoruz ve her aşamada da bolca ilaçlıyoruz. Ham toplanıp, bolca ilaca maruz kalan meyvada vitamin de pek kalmıyor. Meyva ile bol miktarda ilaç aldığımız için, meyva faydadan çok zarar verebilir… Kanser ne yediğinizle değil, yediğiniz şeyin üretim süreçleriyle alakalı bir hastalıktır…”
(Yavuz bey meyva yerine soğan, sarımsak yemeyi tavsiye ediyor).
*****
‘‘Hakkıyla pişirilmiş patates kızartması gibi bir yemek yoktur. Patates kızartmasının kanser yaptığına dair veriler başka çabaların ürünüdür…”
*****
”Erken teşhis hayat kurtarmaz. Bunu iddia edebilmek için, erken teşhisle saptanan bir grup tedavi edilirken, diğer bir grup kendi haline bırakılır da, tedavi edilen grupta daha iyi sonuçlar alırsanız, erken teşhis önemlidir, diyebilirsiniz. Ama etik olarak, kanser tespit edilen bir grup kendi haline bırakılamadığı için, böyle bir karşılaştırma imkanı doğmuyor…” (Yavuz bey burada, erken teşhis edildiği iddia edilen vak’aların, belki de önemli bir kısmının, zaman içinde kaybolacak veya ömrün sonuna kadar uyumayı sürdürecek vak’alar olabileceğini ima ediyor, anlayabildim kadarıyla. Tedavinin ciddi yan etkileri olması nedeniyle bu açıklama çok önemli. Açıklamayı yapan da sıradan biri değil, bir kanser uzmanı…).
”Teknolojide (tıpta görüntüleme gibi) ilerledik ama tıp alanında pek ilerlemedik. Yani görüntüleme sayesinde oluşan büyük ölçekli verilerin içinden çıkılıp etkili sonuçlara gidilemiyor…”
”Kanser verileri ABD’den geliyor. Amerikalılar çalışkandır, çok iyi veri tutarlar ama bu verileri işlemede zayıftırlar. Kansere neden olarak; fazla kilo, genetik, sigara, alkol gösteriliyor. Bana göre bu nedenlerin hepsi belirsiz. 10 küsur senede ben tıp olarak hiçbir şey bilmediğimize kesin kanaat getirdim. Bildiğin tek şey bilmediğindir olduğunda, bir tane şeyi bilir hale geliyorsun: Bize öğretilmiş olan şeylerin hiç bir şey olduğunu anladım. Şu an elimizdeki içi boş bir küre. Doldurulabilir mi, doldurulur. Bu yapılırsa her şey değişir, tıpta da her şey değişir. Bir uyanış meydana gelir. Yapmaya çalıştığım da bu…”
*****
”Tıp ölçülebilir bir pozitif bilim değildir…”
*****
”Hipokrat’ın tıbba dair söylediği iki tane önemli laf var. Bir tanesi ‘önce zarar verme’ diyor. Bu şu anlama geliyor: Biz bir şey bilmiyoruz. İkinci bir şey daha var, ‘hastalık yoktur hasta vardır’. İkinci aforizma da bu. İki tane genel geçer kural dışında tıpta kural yok…
Doktorların yüzde kaçı Hipokrat yeminine sadık derseniz, ben size söyleyeyim, yüzde biri geçmez. Çünkü yemin aslında unutulmuş. Yemini aslında biz mezuniyet töreninde bağıra bağıra söylüyoruz ama aslına vakıf olamamışız, uygulama aşamasında ise hiçbir şey yapmamışız. Hipokrat’ın iki sözü önemli: Herşeyden önce zarar verme ve hastalık yok hasta var. Bunları yaparsan zaten Hipokrat’ın yolundan gitmiş olacaksın. Sadece onun da değil, Farabi‘nin ve İbn Sina‘nın da yolundan gitmiş olacaksın. Eğer içiniz yeterince temiz bakar ve bir çıkar elde etmemek niyetiyle görmeye çalışırsanız bu mümkün. Öbür türlü aklınız bağlanır…”
*****
Bunlar Dr. Yavuz Dizdar’ın görüşleri. Bir insanın herhangi bir alandaki gerçeği apaçık görebilmesi bence mümkün değil. Dolayısıyla, ‘işte Yavuz bey gerçeği tüm açıklığıyla görmüş ve anlatıyor’, demek doğru olmaz. Ancak onun bu alandaki görüşlerinin elimizdeki en gerçeğe yakın görüşler arasında olduğunu sanıyorum. Umarım insan sağlığı ile ilgili konularda sis perdesi biraz daha hafifler ve bizler biran önce daha fazla şeyi, daha net olarak görebilme şansına kavuşuruz…